Suriye petrolü, 2011 yılında başlayan protesto gösterilerini takiben 2012 yılından itibaren çoğunlukla Suriye muhalefetinin kontrolüne girmiştir. Ardından DEAŞ’ın bölgeyi ele geçirmesi ile petrol el değiştirmiş ve yine DEAŞ’ı takiben de bölgeye YPG/PKK hakim olmuştur. Suriye’de enerjinin temelini oluşturan ve ciddi bir gelir kaynağına tekabül eden Suriye petrolü, dünya piyasaları karşısında etkisiz kalsa da ülke içi ekonominin önemli dinamiğini teşkil etmektedir. Bu nedenle devlet dışı silahlı aktörler ve terör örgütleri için yıllar boyunca en önemli gelir kaynağını sağlamış ve günümüzde de YPG’ye sağlamaya devam etmektedir.
Suriye petrolü, dünya piyasalarıyla karşılaştırıldığında, oldukça düşük rezerve ve üretime sahiptir. [1]Ancak ülke içindeki ekonomiye katkısı da oldukça büyüktür. Suriye’nin petrolünün çıkarıldığı en büyük sahaların Deyr ez Zor’un güneydoğu yakasında bulunduğu bilinmektedir. Yıllar boyunca da sürekli kontrol değişimine uğramış, son olarak YPG’nin kontrolüne girmiştir. Aşağıdaki haritada petrol, doğalgaz sahalarını ve rafinerileri görebiliriz.
Suriye’de 2011 öncesinde yaklaşık 350.000 & 410.000 varil olan günlük üretim savaş dolayısıyla oldukça düşmüş, gelir kaynağı örgütlere ve yasadışı ticaretlerde bulunan kaçakçılara kalmıştır. Son dönemde çoğunluğu YPG bölgelerinde olan petrol yatakları tam kapasite ile çalışamasa da yaklaşık 100.000 varillik bir üretim gerçekleşiyor. Söz konusu ham petrol bölgedeki el yapımı rafinerilere, rejime ya da IKBY’ye satılarak işlenir hale getiriliyor. Bu noktada rejim, en büyük ticari partner. Esed rejimine bağlı Petrol ve Enerji Bakanı’na göre rejimin günlük 146.000 varil üretime ihtiyacı var ancak günlük üretim 24.000 varil.[2] Nitekim bu ihtiyaç ya İran ve Rusya kanalıyla, çoğunlukla da YPG/PKK tarafından karşılanıyor.
Esed rejiminin önce DEAŞ ve sonra YPG ile petrol ticareti gerçekleştirmesinde, ABD’nin yaptırım listesinde bulunan Katerji Group aracı olmuştur. Esed rejimine yakınlığı ile bilinen Katerji Group’un bölgedeki yerel petrol ticaretinde etkin bir rol oynadığı defalarca medyaya yansımıştı. Katerji Group, bu ticaretin güvenliğini sağlamak adına, müstakil bir milis yapılanması da kurumuş durumda. Wall Street Journal’ın 2019 yılının başlarında yayınladığı haberde, ABD ve Avrupa Birliğinin yaptırım listesinde yer alan Katerji Group’un YPG ile rejim arasındaki petrol ticaretini sürdürdüğü görülüyor. Söz konusu habere göre, bu ticaret günlük yaklaşık 60 bin varil petrol akışını içeriyor.[3]
Suriye petrolü; ABD’nin çekilme sürecini askıya almasına, Esed rejimi ve İran ile YPG’nin petrol ticaretine ve hatta bölgedeki petrol sahalarını ele geçirmek adına Rus askeri şirketi Wagner’in bölgeye geçmeye çalışması ve akabinde yoğun ABD hava saldırısında yüzlercesinin öldürülmesine değin, krizin bir parçası konumunda. Ancak elbette ki bazı yaygın inanışların aksine savaşın asıl nedeni kesinlikle değil.
Günümüzde petrol fiyatlarının ciddi düşüşü ile birlikte ticari kazancına büyük darbe alsa da Suriye ekonomisi için petrol ve ucuz fiyattan tüketiciye ulaşması hayati öneme sahip. Savaş sonrasında tarım ekonomisinin daha da önem kazandığı ülkede; petrol, belirleyici bir rolde. Bu nedenle YPG bölgeleri petrole daha ucuza ve rahat ulaşabilse de diğer bölgeler askeri çatışmalardan dolayı bu imkana her zaman sahip olamayabiliyor. YPG ile rejim arasındaki petrol ticaretine ABD’nin şerh koyduğu dönemlerde rejim bölgelerindeki petrol kuyrukları görüntüleri hala tazeliğini koruyor.
Tüm bunların yanında bölgede faaliyet gösteren veya krizin bir parçası olmuş tüm ülkeler Suriye petrolünü önemli bir finans kaynağı olarak görmeye devam ediyor. Son dönemde Türkiye, Cumhurbaşkanı seviyesinde petrolün terörün finansmanı olmasını engellemek adına diplomatik temaslarda bulunurken, diğer yandan İran rejim bölgelerinde petrolün çıkarılması adına yatırım yapmaya hazırlanıyor.
Suriye petrolü son tabloya göre, YPG terörünü finanse etmeye devam edecek gibi görünüyor. Ancak bu durumun tersine çevrilmesi şart. Türkiye’nin siyasi ve diplomatik baskıyı arttırarak, somut sonuçlar üretmesi ve petrol ticaretinin meşru yapılara devredilmesini sağlaması gerekiyor. Nitekim süreç, YPG/PKK terör örgütünün yıllarca kullanabileceği bir finans kaynağına doğru götürüyor. Aynı zamanda meşru muhalif yönetimin bu gelirlerden faydalanamıyor oluşu da yeniden yapılanma finansmanına sekte vuruyor. Aslında Suriye petrolünü üç ana başlığın gündemi haline getirmek gerekiyor. Birinci olarak terör finansmanının bitirilmesi, ikinci olarak yeniden yapılanma finansmanı ve üçüncü olarak günlük yaşam da halkın istikrarlı petrol fiyatlarına erişimi.
Kutluhan Görücü
[1] Detaylı bilgi için bknz: Can Acun & Mehmet Çağatay Güler, Suriye’de Doğal Kaynaklar Savaşı, 6 Eylül 2019, SETA, https://www.setav.org/analiz-suriyede-dogal-kaynaklar-savasi/
[2] https://aliqtisadi.com/1763322-%D8%AD%D8%A7%D8%AC%D8%A9-%D8%B3%D9%88%D8%B1%D9%8A%D8%A9-%D9%85%D9%86-%D8%A7%D9%84%D9%86%D9%81%D8%B7/
[3]Kutluhan Görücü / Mehmet Çağatay Güler, Anadolu Ajansı, 19.02.2019, https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/suriye-petrolu-ypg-pkk-terorunu-finanse-ediyor/1396901