Cerablus ve Kuzey Halep Denklemi
26 Ağustos 2016

Analiz-Haber / Suriye Gündemi

24 Ağustos 2016 Çarşamba günü, erken saatlerde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait savaş jetlerinin Karkamış’ın karşısındaki Cerablus’taki IŞİD mevzilerini vurmasıyla başlayan ‘Fırat Kalkanı Operasyonu’, sınırı geçen Türk tankları ve Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu güçlerinin kısa sürede kenti kontrol altına almasıyla sonuçlandı.

2014 yılında IŞİD’in Türkiye sınırındaki bölgeleri kontrol altına alması ve bölgedeki PKK bağlantılı PYD varlığı, Türkiye’nin muhtemel müdahalesine dair bazı senaryoların konuşulmasına yol açmıştı. Buna karşın Türkiye’nin bu yönde şimdiye kadar –çeşitli nedenlerle- bir adım atmamış olması, bölgeye bir müdahalenin oldukça zor olduğu izlenimi oluşturmuştu. 24 Ağustos’ta başlayan Türkiye’nin bu hamlesi, bir bakıma sürpriz bir gelişme olarak, Suriye’de yaşanan savaşta yeni bir safhaya geçildiğinin habercisi. Operasyon için seçilen 24 Ağustos tarihinin, daha önce Osmanlı Devleti’yle Memlukler arasında, yine aynı bölgede yaşanan ve Osmanlıların zaferi ve Suriye’yi ele geçirmesiyle sonuçlanan ‘Merc-i Dabık’ savaşının 500. yıl dönümü olmasıysa, ayrıca dikkat çekici.

Uzun süredir Suriye kaynaklı IŞİD ve PKK tarafından düzenlenen terör saldırılarına maruz kalan Türkiye’de, sınır ötesi harekat için psikolojik bir baskı oluşurken, iddialara göre Türk Ordusu’nun daha önce planladığı müdahale girişimleri, ordu içerisinde yer alan ve 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe girişiminde bulunan yetkililer tarafından akamete uğratılmıştı.

Operasyona Giden Süreç

Türkiye’nin uzun süredir IŞİD’e ve YPG-SDG’ye karşı Suriye’nin kuzeyinde desteklediği ÖSO unsurları, Azez-Mare hattında varlığını sürdürmeye çalışırken, doğudan IŞİD’in, batıdan YPG’nin, güneydense rejimin saldırı ve ilerleyişiyle dar bir alan sıkıştı. Halep’le bağının kopmasının ardından IŞİD’in sürekli taarruzlarına maruz kalan Azez koridorundaki muhalifler, Afrin yönünden YPG-SDG’nin saldırması üzerine Tel Rifat ve Minneg gibi önemli bölgeleri kaybetti ve yalnızca Azez-Mare bölgesine sıkıştı.

Muhalifler bir süredir Türkiye’nin desteğiyle sınır boyunca IŞİD’e karşı ilerlemeye çalıştı ve 2 kez el-Rai’ye kadar ulaşıp bölgeyi ele geçirdi. Ancak IŞİD her seferinde büyük bir direniş göstererek, karşı taarruzlarla muhalifleri geri püskürttü. Ancak YPG-SDG’nin Rakka’ya operasyona başladığı bir dönemde IŞİD’in Azez-Mare hattına saldırarak Mare’yi kuşatma altına alması ve Azez’e ulaşmasıyla bölgedeki muhaliflerin durumu oldukça zorlaştı. Bu sırada YPG-SDG Rakka operasyonunun yönünü ani bir manevrayla Menbic’e çevirdi ve Tişrin Barajı yönünden IŞİD bölgesine doğru ilerlemeye başladı. 2,5 ayın ardından Menbic 16 Ağustos’ta Menbic merkezi de dahil Fırat’ın batısındaki geniş bir alan YPG-SDG’nin eline geçti.


Cerablus’a ilerleyen TSK tankları

Aynı dönemde Azez-Mare hattındaki muhalifler tekrar toparlanarak IŞİD kuşatmasını kırıp yeniden ilerleyişe geçti ve günler süren çatışmaların ardından sınırdaki stratejik el-Rai’yi -Çobanbey’in karşısı- 20 Ağustos’ta tekrar ele geçirdi. Bu tarihler bölgedeki kritik gelişmelerin önünü açarken, YPG-SDG’nin Türkiye’nin uyarılarına rağmen Menbic’ten çekilmemesi batıda el-Bab şehrine doğru, kuzeyde ise Cerablus’a doğru ilerleyişe geçmesi, Türkiye’nin müdahalesini hızlandıracak süreci tetikledi.

Fırat Kalkanı Operasyonu

Azez koridorundaki muhaliflerin 20 Ağutos’ta el-Rai’yi ele geçirmesinin hemen ardından yaklaşık 50 araçlık bir muhalif gücü, Türkiye içerisinden Cerablus karşısındaki Karkamış’a sevk edilmeye başlandı. Yaklaşık 1,500-2,000 kişi olduğu tahmin edilen muhalif gruplar arasında, Türkiye destekli Sultan Murat Tugayı, Nureddin Zengi Tugayları, Feylak el-Şam gibi gruplara mensup muhalifler yer alıyordu. Bu sırada Türkiye Cerablus yönünde obüs atışları yapmaya başlarken, aynı anda IŞİD olduğu tahmin edilen Gaziantep’teki intihar saldırısıyla bölgedeki IŞİD mevzilerine Türk Ordusu tarafından 60 topçu atışı yapıldı. IŞİD’in Türkiye tarafına attığı 2 havansa Karkamış’a düştü. 23 Ağustos Salı günü Türk topçu atışları devam ederken, Karkamış ilçesinde yaşayan siviller bölgeden tahliye edildi.

O günlerde ‘YPG-SDG’nin çatısı altında ‘Cerablus Askeri Konseyi’nin kurulduğunun ilan edilmesiyle YPG-SDG güçlerinin kuzeydeki Cerablus yönüne doğru hareketlendiği gözlemlendi ve Türk topçuları bölgedeki YPG-SDG güçlerinin ilerleyişini durdurmak için atış gerçekleştirdi. Cerablus’u ele geçirmek için ilan edilen Cerablus Askeri Konseyi’nin başındaki isim Abdulsettar el-Cadir, aynı gün, 22 Ağustos Pazartesi günü uğradığı silahlı saldırıyla öldürüldü. YPG-SDG suikastın arkasında Türk istihbaratının olduğunu öne sürdü.

24 Ağustos’a gelindiğinde Türkiye saatine göre sabah 4 saat sularında Cerablus’a yönelik Türk Hava Kuvvetleri’nce hava saldırıları başladı. Aynı anda Kara Kuvvetleri’ne ait topçular tarafından bölgedeki IŞİD mevzileri dövüldü. Bir kaç saat sonra karadan Suriye sınırını geçen Türk Özel Kuvvetleri, Türk Ordusu’na ait onlarca tank, daha hafif araç ve silahlarla donatılmış Arap ve Türkmen muhalif unsurlar, fazla bir mukavemetle karşılaşmadan ilerlemeye başladı.

Şehrin batısından ilerleyerek ele geçirdiği köylerden Cerablus’un güneyine varan Türk Özel Kuvvetleri ve ÖSO unsurları, çok az bir çatışmanın ardından şehre girdi ve kısa sürede şehirde kontrolü ele geçirdiğini duyurdu. IŞİD unsurları şehri terk ederken batıya, el-Bab’a doğru çekildiği öğrenildi. Cerablus’un etrafındaki bir kaç köyü daha ele geçiren Türkiye destekli muhalifler, güneye doğru ilerlerken YPG-SDG’yle karşı karşıya geldi. Türkiye destekli muhaliflerin ilerleyişi karşısında IŞİD’in boşalttığı köyleri ele geçirmeye başlayan YPG-SDG, Amirna ve Ayn Beyda’da muhaliflerle karşı karşıya geldi. Bölgede karşılıklı çatışmalar yaşanırken, Türk topçuları bölgedeki YPG-SDG mevzilerini hedef aldı. Türk Ordusu ve ÖSO tarafından operasyonun ilk aşaması, neredeyse kayıpsız bir biçimde başarıyla tamamlandı.

25 Ağustos Perşembe günü operasyon sonrası çevredeki mayın ve patlayıcılar temizlenirken, YPG-SDG’nin kuzey yönlü ilerleyişi durduruldu. Aynı anda YPG-SDG kuzey batı yönlü ilerleyişini sürdürerek çapraz bir hamleyle Türkiye destekli ÖSO ilerleyişinin önünü kesme hamlesi yaptı. Yusuf Bey ve Haymar’da çatışmalar yaşandı ve bölgede karşılıklı manevralar halen sürüyor. Perşembe günü 20 Türk tankının Suriye’ye girmesinin ardından, 26 Ağustos Cuma günü 10 tankın daha Suriye’ye geçtiği rapor edildi. Türkiye’nin batısından Suriye sınırına yönelik zırhlı araç sevkiyatı sürerken, bir iddiaya göre Suriye’ye girmesi için 15 bin askerin sınıra getirildiği öne sürüldü.

Operasyonun Sonuçları ve Kuzey Halep Denklemi

Türkiye’nin direk müdahalesiyle gerek Suriye’nin kuzeyinde, gerekse Suriye’nin genelinde dengeler köklü bir değişim yaşadı ve angajman kuralları ortaya çıkan de facto duruma göre yeniden dizayn edilmeye başlandı. IŞİD’e karşı başta ABD olmak üzere batının desteğini alan YPG-SDG’nin hızlı ilerleyişi ve Suriye’nin kuzeyinde kesintisiz bir kuşak oluşturmaya oldukça yaklaşmış olduğu bir anda, Türkiye’nin Cerablus’a müdahalesiyle IŞİD’e karşı yürütülen mücadele başka bir boyut kazandı. ABD’nin gerek Suriye’de PKK ile ilişkili olan YPG-SDG’ye olan desteği, gerekse Türkiye’de darbe teşebbüsünde bulunan grupların arkasındaki isim Fethullah Gülen’i ağırlaması nedeniyle Türkiye’yle ABD’nin ilişkilerinin oldukça zorlu günler geçirdiği bir anda, böylesi bir müdahale, kuzey Halep’ten çok daha fazla anlamlar içeriyor.

 

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Türkiye’yi ziyaret ettiği aynı günde başlayan sınır ötesi Fırat Kalkanı Operasyonu’na ABD de destek verdiğini açıkladı. Türkiye’nin YPG’nin Menbic’i bırakarak Fırat’ın doğusuna çekilmesi gerektiğine dair açıklamalarına destek veren ABD’li yetkililer, bu operasyonda Türkiye’nin yanında yer aldıklarını duyurdu. YPG ile yakın işbirliği sebebiyle uzun süredir Türkiye’yle arası açılan Obama yönetimi, darbe sürecinin ardından bir taraftan Türkiye ile olan ilişkilerini düzeltmeye çalışırken, Suriye’deki gelişmelerde daha fazla seyirci kalmayacak gibi gözüken Türkiye’yle birlikte hareket edeceğini söylüyor.

Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine kısa ve hafif tonda bir açıklamayla karşılık veren Rusya Dışişleri Bakanlığı, müdahaleden Rusya’nın haberdar olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en son Rusya ziyaretinde Devlet Başkanı Vladimir Putin’le bu konuyu da masaya yatırdığı ve bir tür karşılıklı anlaşmaya varıldığı da, daha önce kamu oyunda speküle edilmişti. Benzer şekilde İran’ın da cılız bir açıklama yapması ve Türkiye’yi adımlarında ‘Esed rejimiyle birlikte hareket etmeye’ çağırması, diplomatik olarak çok güçlü bir itiraz olarak algılanmadı. Esed rejimi tarafından yapılan “egemenliğimize müdahale ediliyor” açıklamasıysa, hali hazırda çok sayıda örgüt ve devletin operasyon yaptığı bir ülke olması itibariyle fazla dikkate değer bulunmadı.

Sahada IŞİD’in çöküşü, beraberinde pastanın paylaşımında hızlı bir yarışı da tetiklerken, YPG-SDG’nin ilerleyişi karşısında Türkiye’nin yaşadığı endişe ve Halep çevresinde muhaliflerle rejim arasındaki çatışmaların şiddetlenmesi, bölgedeki denklemi oldukça ilginç bir hale getiriyor. Türkiye’nin müdahalesiyle birlikte IŞİD’in Türkiye sınırından uzaklaştırılmasının fazla bir zaman almayacağı anlaşılıyor. Örgütün uzun süredir önemli bir eleman ve lojistik giriş olarak kullandığı Türkiye sınırını kaybetmesiyle, daha da izole olacağı tahmin ediliyor. Son dönemlerde yaşadığı gerilemelerle iyice mevzi kaybeden IŞİD’in, Halep’te elindeki el-Bab’tan başka büyük bir merkez kalmadı. Bab şehri çevresine çekilen örgütün bölgede 25 km civarında hendek kazdığı ve muhtemel bir savaşa hazırlandığı tahmin ediliyor.

Apokaliptik bir dini inanca sahip IŞİD ve takipçileri için önemli bir yere sahip olan “Dabık”ın bu bölgede yer alması, örgütün burayı kaybetmemek için elinden geleni yapacağını gösteriyor. Nitekim neredeyse 2014’ün başından beri örgütün en yoğun saldırdığı yerin, bu bölgedeki muhalif mevzileri olması, bu hakikati ortaya koyar nitelikte. Oldukça geniş bir alanı içeren bu bölgenin kontrolü için Azez koridorundaki muhaliflerin mevcut sayısı yetersiz görünüyor. Hali hazırda Azez-Mare hattında 3,000 civarında muhalif olduğu, Cerablus’a taşınan muhaliflerinse 1,500, 2,000 civarında olduğu tahmin ediliyor. Operasyona ilk aşamada katılan Türk Özel Kuvvetleri ve tankçı birliklerin sayısının 5 yüzü çok aşmadığı düşünülüyor. Buna karşın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınıra yaptığı yığınak ve 15 bin askerin Suriye’ye gireceği açıklamaları, bölgedeki gelişmeleri değiştirecek nitelikte.

Türk Ordusu’nun aktif desteği olmadığı taktirde bölgede IŞİD ve YPG-SDG’ye karşı başarı şansı az olan ÖSO grupları, ancak Türkiye’nin devamlı desteğiyle önemli ilerleme kaydedebilme potansiyeline sahip. Cerablus’un bir kaç saat içerisinde ele geçirilmesi, IŞİD’in Türk Ordusu’yla karşı karşıya gelmekten kaçındığı yorumlarına yol açtı. Şimdiye kadar konvansiyonel ordulara karşı kendini test etmemiş olan IŞİD, dağınık Suriyeli muhalif gruplar, YPG-SDG, Peşmerge, Şii milislerin ağırlıkta olduğu Irak Ordusu ve Suriye Ordusu’na karşı gerçek anlamda savaştı. Buna karşın NATO ordusu olan ve konvansiyonel savaş doktrinlerine sahip TSK karşısında savaşmasının kolay olmayacağı düşünülüyor. Yine de örgütün sürpriz saldırılar ve bomba yüklü araçlarla düzenlediği ani baskınlarla Türk Ordusu’na zayiatlar verdirebileceği tahmin ediliyor.

IŞİD’in açık alanlarda Türk Ordusu’yla çatışmaktan kaçınması, buna karşın şehir savaşında Türk Ordusu’na saldırması ihtimali bulunuyor. Bu anlamda TSK’nın el-Bab’a girip girmeyeceği merak konusu. IŞİD’in Azez-Mare hattı boyunca Cerablus’a kadar çıkarılması halinde, güneydeki Bab şehrinin kime geçeği ise merak konusu. Bölgeye Esed rejimi de oldukça yakın bulunuyor. Buna karşın güney Halep’te Fetih Ordusu’yla savaşırken buraya yönelmesi zor görünüyor. Aynı şekilde YPG-SDG’nin ABD desteğiyle ele geçirdiği Menbic şehrinin akıbeti de merak ediliyor. Türkiye’nin bu konuda net bir tavır takındığı ve bölgenin YPG dışı unsurlara bırakılması gerektiğini savunduğu görülüyor. YPG’nin bölgeden çekilmeyi reddetmesi halinde, bu bölge de Türk Ordusu ve YPG arasında sıcak savaş yaşanma ihtimali var. Aynı şekilde harekatın ilerleyişine göre Afrin bölgesinde de farklı gelişmeler yaşanabilir.

Her halükarda Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi, bundan sonra özelde kuzey Halep’te, genelde ise Suriye’de çok sayıda farklı gelişmelere gebe. Bu gelişmelerin IŞİD’e karşı Suriye’de Rakka operasyonu, Irak’taki Musul operasyonunu da kapsadığı tahmini yapılabilir. Nitekim Mesud Barzani’nin geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalar, buna işaret ediyor olabilir. Yapılan müdahalenin Suriyeli muhalifler arasında yapılan birleşme görüşmelerine yönelik olası etkileri ise, ayrı bir analizin konusu. Türkiye’nin Suriye’ye direk müdahalesi, savaşın başından bu yana ABD’nin müdahalesi ve Rusya’nın müdahalesinden sonra bir diğer en önemli olarak kayıtlara geçti. Bunu böyle okumakta yarar var. Müdahaleyi gerçekleştiren Türkiye’ye karşı, bundan sonra IŞİD ve PKK’nın terör saldırılarının artarak devam etme ihtimali yüksek. IŞİD’in bundan sonra yapacağı saldırılarda, Türkiye düzenlediği daha önceki saldırıların aksine sorumluluğu üstleneceğini görebiliriz.