Öncelikle bizlere SMDK’nın Suriye sahasındaki varlığını ve faaliyetlerini anlatabilir misiniz? SMDK’nın sahayla & halkla bütünleşmek adına attığı adımlar nelerdir?
SMDK olarak, özgürleştirilmiş bölgelerde doğrudan doğruya varız. Aynı şekilde Suriye Geçici Hükümeti (SGH) tarafından temsil edilen icra kurumlarımızla da çalışmalar yürütüyoruz. SGH’nin çalışmaları çoğunlukla hizmet ve eğitim sektörüyle ilgilidir. Bununla beraber SGH Savunma Bakanlığı da Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) idaresi hususunda sorumluluklarını yüklenmektedir. Öte yandan Yardım Koordinasyon Birliği (ACU) ise buğday, zeytin ekimi, gıda eksikliği programı ile çevre, içme suyu ve salgın hastalıklarla mücadele gibi meselelerde sağlanan yardım projelerini koordine ederek yerel halkın temel ihtiyaçlarını tespit etmektedir.
Son dönemde çabalarımızı, bahsettiğimiz kurumlarımızın daha aktif olmasına yoğunlaştırdık. Çalışma gücümüzü mümkün olan en üst seviyeye çıkarmaya ve Suriyelilere daha iyi hizmet sağlamak için mevcut uzmanlıklardan ve imkanlardan faydalanmaya çalışıyoruz.
Siyasi ve idari alanda bir örneklik oluşturmayı ve SMO’yu düzenli bir askeri güç haline getirmeyi hedefliyoruz. Bununla beraber dünyaya Suriye’ye ilişkin sorumluluklarını hatırlatmamız ve Esed rejiminin yıkılmasına dair bütün korku ve endişelerin yersiz olduğunu ortaya koymamız gerekir.
Özgürleştirilmiş bölgelerdeki idari çalışmaları SGH çatısı altında birleştirmeye çalışıyoruz. Bu kapsamda SGH’nin güçlendirilmesi için bütün kurumlarımızla üzerimize düşen rolü yerine getirmek için uğraşıyoruz.
Suriye’nin geleceği için iyi bir örneklik teşkil edecek bir güvenli bölge oluşturmayı amaçlıyoruz. Bu bölge, Suriyelilerin siyasi çözüm süreci tamamlanana kadar kendilerini, ailelerini ve geleceklerini emniyet altında hissedecekleri cazip bir bölge olmalıdır.
Devrim kurumlarının (SMDK ve icra kurumları) Suriye’de tek muhatap olmasını istiyoruz. Türkiye ve diğer dost ülkelerdeki kardeşlerimizden aldığımız her destek bizim açımızdan memnuniyet verici olacaktır.
Anayasa görüşmeleri de bir yandan devam ediyor. Siz Yüksek Müzakere Heyeti Başkanlığı görevinde de bulundunuz, süreci nasıl görüyorsunuz?
SMDK’nın siyasi tavrı, müzakereleri desteklemek ve bu müzakerelerde SMH’nin yanında durarak, SMH’ye siyasi ve diplomatik destek sağlamakla şekilleniyor. Ayrıca, uluslararası topluma Suriye’ye ilişkin sorumluluklarını hatırlatmak için çabalıyoruz.
Başta Anayasa Komitesi çalışmaları olmak üzere, Esed rejiminin siyasi sürece katılması için uluslararası toplumun rejime baskı kurmasına ihtiyaç duyuyoruz.
YPG/PKK’ya bağlı Suriye Demokratik Konseyi, Moskova’yı ziyaret etti, Lavrov ile de görüşme gerçekleştirdi. Rusya’nın bu hamlesini nasıl değerlendirirsiniz?
Suriye’de herhangi bir terör örgütüyle yapılan herhangi bir anlaşmayı reddediyoruz. Bu adımların Suriye’deki siyasi çözüm sürecine hiçbir katkısının olmayacağını düşünüyoruz. Siyasi çözüme katkı sunma hedefi güden her adım, terör örgütlerinin Suriye’den çıkarılması ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ile barışının korunmasına yönelik olmalıdır.
Söz konusu örgüt, PKK terör örgütüyle doğrudan bağlantılıdır. Suriye halkına yönelik çeşitli insan hakları ihlalleri ve savaş suçları işlemiştir. Buna ek olarak, örgütün Suriye’deki tasarrufları ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne halel getirecek yönelimler içinde olması da bizce kabul edilemezdir.
Rusya, Esed rejimini destekleyerek ve rejimin savaş suçlarına ortak olarak, Suriye’deki felaketin doğrudan sorumlusu haline gelmiştir. Zira Rusya’nın Esed rejimine verdiği diplomatik ve askeri destek Suriye’deki bu krizin uzamasına sebep olan başat sebeplerdendir.
Bu şu anlama geliyor; Suriye halkına düşmanlık eden ve geleceğinin önünde duran iki taraf söz konusudur. Bu ikisi arasındaki işbirliği her halikuarda olumlu olmazken, Suriye meselesine olumsuz etki edecektir.
ABDli Delta Crescent Energy şirketi ile YPG/PKK arasındaki petrol anlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce ABD’nin Suriye siyaseti nasıl şekillenecek?
ABD tarafıyla yaptığımız görüşmelerde, bu konudaki tavrımızı açık ve net olarak kendilerine ilettik. Atılan bu adımdan duyduğumuz endişeyi kendilerine bildirdik. Bu adımın nelere sebep olabileceğini ve Suriye’nin egemenliğinin yanı sıra, uluslararası kanunları da ihlal ettiğini anlattık.
Kanun çıkarmak, eğitim sistemini değiştirmek ya da yabancı ülkelerle anlaşma imzalamak gibi egemenliği ilgilendiren bütün meseleler, Suriye’nin öz kaynaklarıyla ilgilidir. Dolayısıyla bu konularda atılan adımların Suriye’nin geleceğini tehdit etmesi kabul edilemezdir.
Bahar Kalkanı Harekatı ile birlikte TSK ve SMO İdlib’te önemli görevler üstlendi. Mevcut Moskova mutabakatını ve İdlib’in geleceğini nasıl görüyorsunuz? Ateşkes kalıcı olabilir mi?
Suriye’de gerçek ve kapsamlı bir ateşkes olmasını, ciddi ve fiili müzakerelerin yolunun en kısa sürede açılmasını umuyoruz. Meseleye ciddiyetle yaklaşılması halinde müzakere aşamasına geçmemiz mümkündür. Bundan bütün taraflar sorumludur.
Herkes daha önce yapılan bütün ateşkes ve anlaşmaların Esed rejimi ve destekçileri tarafından yeni saldırılar için kullanıldığını biliyor. Rejim ateşkesleri, Suriye halkına silah zoruyla dayatmalar yapmak için kullanıyor.
İdlib ve Halep’in kuzeyindeki özgürleştirilmiş bölgeler, Suriye devriminin kaleleridir. Buradaki çatışmalar oldukça farklı oldu ve Esed rejimi, Rusya ve İran’a bağlı mezhepçi militanların beklemediği gibi seyretti.
Türkiye’nin bu yılbaşında Bahar Kalkanı operasyonuyla ortaya koyduğu tavır, siyasi çözümü tek seçenek olarak masaya getiren bir denge sağlanmasına sebep oldu. Operasyon, ateşkese ulaşılması noktasında aslan payına sahip olmuştur. Bu ateşkes sayesinde bölgede uzun süredir devam eden bir sükunet hali yaşanmaktadır. Esed rejimi daha önce görülmedik şekilde uzun zamandır kapsamlı saldırılara girişmemektedir.
Son olarak, yeni dönem hedefleriniz nelerdir? 2021 yılında bizi nasıl bir Suriye bekliyor?
Vakit kazanmak, akan kanı durdurmak ve Suriye’de yıllardır ekonomik, toplumsal, insani ve sağlık alanlarında yaşanan krizi hafifletmek mümkündür. Savaştan başka bir şey görmeyen yeni nesli bu felaketten kurtarmak istiyoruz. Bölgenin geleceği Suriye’de siyasi çözümde acele edilmesine bağlıdır. Bölgesel güçler, çıkarlarının ortak olduğunu ve Esed rejiminin bölge halklarının çıkarlarının önünde engel olduğunu idrak etmelidir.
Olayların evrilmesini istediğimiz nokta budur. Suriye içinde ve dışında bütün taraflarla iletişim kurarak yapmak istediğimiz şey budur.
Suriye’nin hiçbir parçası ve diğer ülkeler için gerçek bir siyasi çözüme ulaşılmadan olumlu bir gelecek mümkün değildir. Herkes bunun için çabalamalı.
Röportajı gerçekleştiren: Kutluhan Görücü