Röportajı gerçekleştiren: Ömer Özkizilcik
Kenan el Nahhas Suriye muhalefetinin özellikle İdlib’teki askeri gruplara yakın bağımsız bir üyesidir. Önceden Ulusal Özgürleştime Cephesi’nin yönetim kadrosunda yer alan Nahhas, Suriye Gündemine özel açıklamalarda bulundu.
Anlaşma hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aslında biz anlaşmanın detaylarını bilmiyoruz ve anlaşmanın detaylarını yakında öğrenmeyi ümit ediyoruz. Şuan için mutlak olan İdlib’e yönelik bombardımanın durmuş olması. Bizim için anlaşmanın detaylarını, en azından İdlib ve Halep ile alakalı bizi doğrudan ilgilendiren kısımları bilmemek bir sorun. Birçok insan anlaşmanın detayları noktasında endişelidir. An itibariyle 1 milyon yeni mültecimiz var ve bu insanlar rejim kontrolündeki bölgelerde olan evlerine geri dönemeyecek. Detayları öğrenene kadar, bu anlaşmanın avantajlı yönlerini, riskli ve tehlikeli kısımlarını bilemeyiz. Türk hükümeti birçok kez rejimin Soçi sınırlarına geri dönmesini talep etti. Ancak anlaşmanın imzalanması ile beraber artık kimse bunun hakkında konuşmuyor. Bizim için bu meselenin aydınlığa kavuşturulması lazım.
“Güvenlik kuşağı” ve “ortak devriye” maddeleri sahada uygulanabilir mi?
Bu endişe uyandıran ikinci konudur. Anlaşma M4 hakkında konuşuyor ama rejimin kontrolünde olan M5 otoyolundan bahsetmiyor. M4 için bir güvenlik kuşağı oluşturulacak ama M5 yolu hakkında hiçbir ibare yok. İdlib bölgesinde Rus devriyelerini olumlu karşılamak zor olacaktır, özellikle güvenlik kuşağının sadece M4 otoyolu için uygulandığı bir denklemde. Soçi anlaşmasına rağmen M5’i ele geçiren Rusya ve rejime karşı bir denge oluşturulmalı ve Soçi sınırlarına saygı gösterilmelidir. Şuan M4 için güvenlik kuşağı var ama M5 için hiçbir şey yok.
İdlib’teki silahlı gruplar anlaşma bağlamında ne yapacaklar?
Türkiye ve devrimci askeri gruplar arasında çok iyi bir koordinasyon var ve mutlaka iki taraf bir anlaşmaya varacaktır ama bu durum Soçi sınırlarına saygı gösterilip gösterilmemesi ile doğrudan bağlantılı olacaktır. M5’in tekrar kontrol altına alınması bizim için bir zarurettir ve Türk ortaklarımız bunu tam manasıyla anlamaktadır ve değerlendirmektedir.
HTŞ’nin tutumu nedir?
Bence HTŞ zor bir durumda. Rejime karşı yapılan en son savaştaki kayıpların birincil sorumluları onlardır ve öyle düşünüyorum ki şuan müzakere edebilecek veya şart koşabilecek bir konumda değiller. Şuan kendilerine bir çıkış yolu arıyorlar ama yaptıklarıyla kendilerini zor duruma soktular. Suriye’deki insanlar onları devrimci grupları zayıflatan ve Rusya’ya İdlib’i bombalamak noktasında bahane sunan en önemli yapı olarak görüyorlar. Bundan dolayı Suriye’de müttefiklerinin kalması ve halkın büyük çoğunluğu onlara karşıdır. Bir çıkar yolu arayışı içerisindeler ve bu bağlamda algıyı değiştirmeye çalışıyorlar. Türkiye HTŞ’nin kaderini belirlemek ve bunu en az maliyet ile yapmak için çok büyük bir rol oynayabilir.
HTŞ’nin yakında kendisini lağvedeceğini mi düşünüyorsunuz?
Bunu umuyorum ama şuan yapacaklarını zannetmiyorum. Son 3-4 sene içerisinde yaptıklarından sonra bunu yapmaları onlar için oldukça zor olacaktır, fakat bunu yaparsalar bu süreç Suriyelilerin kontrolünde olan bir inisiyatif bağlamında HTŞ’nin lağvedilmesi ve absorbe edilmesi ile olacaktır. Bu bağlamda örgütün artık eskisi gibi ideolojisinde ısrarcı olmadığını da değerlendirmek gerekir.
HTŞ kendisine yönelik intikamdan mı endişe ediyor?
Belki bazı durumlarda Suriyelilere karşı yapmış oldukları cürümler ve suçlardan dolayı böyle olabilir ama bu onların daha önceden kendilerini lağvetme taleplerini ret etme sebepleri değildi. Onların önceliği bölgeyi kontrol etmek ve güç sahibi olmaktır.
Şuan yürüklükte olan ateşkesi kırılgan mı yoksa kalıcı olarak mı görüyorsunuz?
Türkiye ateşkesin kalıcı olması için elinden geleni yapıyor ama sorun Rusya. Rusya hiçbir zaman ateşkes anlaşmalarına riayet etmedi, hatta genel olarak hiçbir anlaşmaya sadık kalmadı. Anlaşma hakkında elimizde olan bilgiler ateşkesin nasıl gözlemleneceği ve nasıl korunacağı hakkında detaylar içermiyor ve Rusya tarafının saldırı yapması için açık kapı bırakıyor. Ben yakında rejimin, Rusya’nın ve İran’ın tutumları dolayısıyla yeni bir saldırının olmasını bekliyorum. Türkiye ve biz buna hazırlıklı olmalıyız.
Türk SİHA operasyonları sonrasında Esed rejimi neden Serakip’i tekrar kontrol altına alabildi?
Türk saldırıları çok etkiliydi ve rejim güçlerini şok etti. Devrimin başlangıcından beri ilk defa rejim hava saldırıları ile karşı karşıya kaldı ve biz hepimiz rejimin aslında ne kadar güçsüz olduğunu gördük. Rejim sadece 3 gün içerisinde cephelerdeki emir-komuta zincirini kaybetti, fakat Hizbullah ve İran’ın desteği ile yoğun Rus hava desteği aldılar. Biz Hizbullah’ın 500 özel kuvvet, Rıdvan güçlerini Serakip’e gönderdiğini biliyoruz. Aynı zamanda Rusya askeri gruplara karşı hava saldırılarına devam etti. O yüzden Serakip’in Rusya ve milisler tarafından tekrar geri alındığını gördük. Biz bu bağlamda iki farklı saldırı biçiminden bahsediyoruz. Türkler SİHA’lar ile saldırdılar, Ruslar da Sukhoi tank ve her şeyi kullandılar.
Suriye muhalefeti neden rejim karşısında bu kadar güçsüz kaldı?
Bizim güçsüz kaldığımızı söylemek doğru değil. Geçen ay gördüğümüz aslında dokuz aydır devam eden bir çatışmanın son ayı idi. Bizim gruplar aylarca dayandılar. Ancak ön cephenin düşmesi ile askeri ve insani zorluklar yaşadık. Suriye devrimi dünya üzerinde sadece gönüllülerden oluşan tek ordudur. Bu gönüllülerin çoğunluğun aileleri cephelere yakın noktalarda yaşıyorlar. Birçoğu ailelerini korumak adına cepheyi terk edip sonra tekrar savaşa dönmek durumunda kaldılar. Biz rejime, Rusya’ya, İran’a Lübnan’a Irak ve dünyanın farklı yerlerinden gelen mezhepçi gruplara karşı aynı anda savaşıyoruz. Farklı bir açıdan bakacak olursak, rejim 3 günlük SİHA saldırıları ile çok ciddi anlamda sarsıldı. Biz ise 8 senedir rejim ve Rus hava saldırılarına rağmen ayakta duruyoruz. Suriye halkının direnişi aslında tam manasıyla bir mucizedir.
Sizce İdlib bağlamında ne yapılmalıdır?
İdlib Suriye savaşından ayrı olarak değerlendirilemez. Sorun sadece İdlib değil, rejim ve tüm ülkenin geleceğidir. İdlib ve kısa vaade de ateşkesi saplamalıyız ama bu son saldırı öncesi sınır hatlarında olmalıdır ve İdlib’teki insanların evlerine geri dönebilmesi için gerekli şartları oluşturmalıdır. Bu ilk adım olmalıdır. M4 ve M5’in açılması ve siyasal sürecin aktifleştirilmesinden önce gelmelidir. Biz önce insanları ve onların güvenliğini düşünmeliyiz. Ayrıca Rusya’nın her zaman askeri çözümden yana olduğunu ve siyasi çözümü engellemek için bu yönde bizim ve Türkiye’nin gücünü ve kararlılığını göresiye kadar devam edeceklerinin farkında olmalıyız. Türkiye bu savaştaki gerçek stratejik kazanımının Suriyeli muhaliflerle beraber olduğunu görmeli ve biz aramızdaki ittifakı güçlendirmek ve daha etkin kılmak için beraber çalışmalıyız.