Terörle mücadele bağlamında ilan edilen terör listesi ve sınıflandırması ile beraber Türk kamuoyu belirsiz aralıklarla kırmızı, turuncu, mavi ve gri listeden teröristlerin operasyonlarda etkisiz hale getirilmesine şahit olmaya başladı. Uygulanan bu strateji ile terör örgütünün üst ve orta yönetimi hedef alınırken, terör örgütünün emir komuta zinciri sekteye uğratılmaktadır. İlk başta Irak’ın kuzeyinde uygulanan bu strateji, MİT’in ve terörle mücadelede daha etkin kullanılmaya başlayan SİHA'ların faaliyetleri neticesinde Suriye’ye de uzandı. Bu strateji bağlamında Suriye sathında birçok üst düzey sözde yönetici kadrosundan terörist etkisiz hale getirildi. Ancak ABD’nin ya da daha doğrusu CENTCOM’un bu stratejiden rahatsız olduğu görülmektedir. CENTCOM’u bu kadar rahatsız eden nedir?
Aslında CENTCOM’un rahatsızlığını anlamak için öncelikli olarak CENTCOM’a yakınlığı ile bilinen Aaron Stein isimli Amerikan uzmanın SİHA saldırıların Suriye’ye uzanması sonrasında War on the Rocks isimli dergide kaleme aldığı yazıya bakmakta fayda var. Zira söz konusu bu yazıda Aaron Stein, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde terör elebaşlarına karşı düzenlediği SİHA saldırıların bölgedeki hava sahasının kullanımını karmaşıklaştırdığı ve olası kazalara yol açabileceğini iddia ediyordu. Yazıda, Barış Pınarı Harekatı ile ABD’nin Tel Abyad ile Rasulayn arasındaki hatta 20km derinlikte hava sahasını Türkiye’ye açtığı, fakat SİHA saldırılarının bu sahanın dışında ve Amerika’nın hava sahasını kontrol ettiği bölgelerde gerçekleştirdiği savunuldu.
Türkiye’nin bu ‘hava sahası ihlalleri’nin ABD açısından bir tehdit olduğunun anlatıldığı yazıda, söz konusu SİHA saldırıların Amerikan askerlerin hayatını riske attığı iddia edilmektedir. İddia edilen tehdite karşı, Türkiye’nin bir NATO üyesi olması hasebiyle ABD’nin SİHA’ları hedef almasının mümkün olmadığı detaylandırılmaktadır.
Bu yazıdan kısa bir süre sonra 2021 yılında Türkiye Suriye Geçici Hükümeti ile beraber Suriye’de YPG’ye karşı yeni bir harekat düzenleyeceğini ilan etmesinin ardından, CENTCOM Suriye’de olası yeni bir harekatı engellemek için Fırat’ın doğusundaki hava sahasını Rusya’ya açtı. Böylelikle Rus hava kuvvetleri savaşın başından beri ilk defa Fırat’ın doğusuna geçip, bölgede bulunan Rus kara kuvvetlerine hava koruması sağladı. Böylelikle Rus kara ve hava kuvvetleri YPG’yi korumaya aldı. Kısaca, CENTCOM ve Rus ordusu YPG’yi korumak için el ele vermiş ve ABD hava sahası kontrolünden feragat etmişti.
Bu noktada sorulması gereken soru ise; Türkiye’nin terör elebaşlarını hedef almak için Fırat’ın doğusunda uçurduğu SİHA’lar Amerikan askeri için tehdit oluyorken, Ukrayna’yı işgal eden Rus savaş uçakların Fırat’ın doğusunda uçması tehdit oluşturmuyor mu?
Bu sorunun cevabı, CENTCOM’un Suriye’deki politikaları hakkında somut bir yol göstermektedir. CENTCOM uzun yıllardır YPG ile kurmuş olduğu angajman sayesinde Türkiye’yi düşman ve tehdit olarak görmektedir. CENTCOM yetkilileri için YPG ile kurulan işbirliği son derece önemlidir. ABD’nin Afganistan’dan geri çekilmesi ile birlikte, Irak’taki görev ve YPG ile işbirliği CENTCOM’un yegane ‘başarı’ hikayesidir. Amerikan Ordusunun Pasifik’e ve Çin’e odaklanacak olmasına karşın, ordunun son yıllarındaki göz bebeği CENTCOM’un önemi azalacaktır. Eğer bu süreç içerisinde YPG ile kurulan işbirliği sekteye uğrarsa, CENTCOM’daki yetkililerin kariyer planlaması suya düşecektir.
CENTCOM yetkililerinin kariyer planlamasına ek olarak YPG ile kurulan işbirliği, başta sahada varlık gösteren askerler olmak üzere CENTCOM yetkililerini etkilemiş görünmektedir. CENTCOM yetkilileri, DEAŞ’a karşı birlikte hareket ettikleri YPG ile rasyonel işbirliğinin ötesinde bir yakınlık kurmaktadır. Trump döneminde alınan ‘çekilme’ kararına karşı, CENTCOM yetkililer rasyonel tepkilerin yanında ‘sırtımdan bıçaklanmış hissediyorum’ gibi ifadelerle oldukça duygusal tepkilerde bulunmuştu. Bu duruma paralel olarak YPG’nin propaganda faaliyetleri CENTCOM askerleri üzerinde etki etmektedir. Yıllarca Arap, Sünni, erkek ve sakallı insanlara karşı savaşmış olan CENTCOM askerleri için YPG’nin sunduğu Kürt, seküler, kadın ve modern görünüm ciddi anlamda sempati kaynağıdır.
CENTCOM yetkilileri ve askerlerinin YPG’ye beslediği sempati ve sahada sürdürdükleri beraberlikleri sebebiyle, YPG’nin Türkiye aleyhindeki söylemleri CENTCOM’u da etkilemektedir. Örneğin Barış Pınarı Harekatı öncesinde CENTCOM’un resmi hesabından paylaşılan görüntüde, YPG’li sözde komutanın Türkiye ile mücadele için eğitim aldıklarını söylemesi de bu sempatinin bir tezahürüdür.
MİT tarafından Suriye’de gerçekleştirilen SİHA saldırıları ise YPG’yi ciddi anlamda yıpratmaktadır. Bir yandan tecrübeli kadro kaybı yaşarken, diğer yandan da hayatta kalanların güvenlik önlemleri almaya zorlamaktadır.
Gerçekleştirilen SİHA saldırıları sonucunda YPG’nin askeri kanadında en üst düzey yönetimde yer alan Salwa Yusuk’un etkisiz hale getirilmesi CENTCOM açısından ciddi bir tepkiye yol açtı. Bu tepkilerini sosyal medya üzerinden, terörle mücadelede büyük bir kahramanın hayatını kaybetmesi olarak verilmesi ve Türkiye’nin isminin anılmaması CENTCOM’un çıkmazlarından birisidir. CENTCOM, Türkiye’nin NATO müttefiki olması hasebiyle doğrudan Türkiye karşıtı tutum alamamakta, fakat içindeki Türkiye karşıtlığını da her fırsatta gözler önüne sermektedir.
CENTCOM’un yasını tuttuğu teröristin yıllarca PKK kadrolarında yer almış olması, Türkiye’de terör saldırılarından sorumlu olması ve çocukları zorla kaçırmış olması, CENTCOM açısından göz ardı edilecek detaylar olarak değerlendirilmektedir.
CENTCOM’un YPG noktasındaki bu tutumu, Türkiye ile ABD arasında – özellikle Ortadoğu bağlamında – ciddi yeni sorunlara yol açacaktır. Bu güne kadar yol açtığı sorunlara ilaveten, yapısal olarak farklı ve yeni sorunlar doğurması beklenilmelidir ve buna karşı önlem alınmalıdır.
Türk ordusu Amerikan ordusunda EUCOM ile çalışmaktadır ve CENTCOM ile yapısal ilişkisi bulunmamaktadır. Bu çalışma biçimin bir sonucu olarak, EUCOM askerleri ve yetkilileri Türkiye’yi ciddi anlamda desteklerken, CENTCOM askerleri ve yetkilileri Türkiye karşıtı bir tutum almaktadır. Ancak Amerikan ordusu içerisinde CENTCOM’un ön planda olması, ABD Savunma Bakanı’nın CENTCOM’dan geliyor olması, Beyaz Saray Güvenlik Konseyi’nin CENTCOM tarafından domine ediliyor olması EUCOM’un olumlu etkisini kısıtlamaktadır.
Söz konusu bu durum; Türkiye’nin yakın, orta ve uzun vadede devam etmesi öngörülen güney sınırlarındaki askeri etkisiyle birlikte düşünüldüğünde, Türkiye ile ABD arasındaki bu yapısal sorunun bir çözümü bulunmalıdır. Türkiye’nin EUCOM görev bölgesi olarak kalıp, CENTCOM ile de doğrudan ve yapısal ilişki kuracağı bir model geliştirilebilir. Türk ve CENTCOM askerlerinin teşriki mesaisi hem terörle mücadeleye hem de Türk-Amerikan ilişkilerine olumlu katkı sağlayacaktır. Ayrıca Suriye’de Türk-Amerikan anlaşmazlığından ortaya çıkan boşluğun Rusya tarafından doldurulmasının da önüne geçilebilir.