Zevahiri’nin öldürülmesi hadisesinde DNA testi yapılmasa ABD yetkilileri görsel konfirmasyon gerçekleştirildiğini ifade etmektedir. ABD Başkanı Joe Biden’ın Zevahiri’nin öldürüldüğüne ilişkin açıklama yapması ölmemiş olma ihtimalini de oldukça mucizelere bırakan bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Ancak El Kaide tarafının henüz ölümü doğrulamış değil. Diğer yandan da Joe Biden, üst düzey El Kaide/DEAŞ liderini ortadan kaldırmayı başaran ABD Başkanları arasına adını yazdırmış oldu. Hatırlanacağı üzere, Eski ABD Başkanı George Bush döneminde Ebu Musab Zerkavi, Barack Obama döneminde Usame bin Ladin, Donald Trump döneminde Ebubekir Bağdadi öldürülmüştü. Böylelikle Joe Biden döneminde de Zevahiri öldürülmüş oldu.
Zevahiri’nin öldürülme operasyonuna ilişkin, az miktarda bilgi bulunuyor. Afganistan tarafındaki muhatap Taliban hükümeti, Zevahiri’nin Kabil’deki varlıklarından haberdar olmadıklarını açıkladı. ABD kanadında ise Başkan Biden, önemli detaylı vermezken yetkililerin basına verdiği demeçlerden bazı bilgiler edinildi. Reuters’a konuşan ve ismini gizli tutan ABD yetkilisine göre, CIA, 2022 yılının başından itibaren Zevahiri’nin aile üyeleri ile bir araya gelmek adına Kabil’deki eve taşındığını tespit edip, uzun süren bir incelemeye tabi tutmuş ve ardından da en uygun anı bekleyerek operasyonu gerçekleştirmiş. Yetkiliye göre, ABD SİHA’sı 30 Temmuz’u 31 Temmuz’a bağlayan gece saat 00:48’de Hellfire füzeleri kullanarak Zevahiri’yi öldürmüş.
El Kaide’de Zevahiri Liderliği
Usame Bin Ladin’in 2 Mayıs 2011’de öldürülmesinden bu yana El Kaide liderliğini sürdüren Zevahiri, öncesinde de Mısır başta olmak üzere İslam coğrafyasındaki faaliyetleri onu El Kaide adına veteran bir lider yapmıştı. 11 Eylül saldırılarının dahi planlayıcısı olduğu iddiaları, örgütün birçok saldırısını organize etmesinin yanında Mısır’da bitirdiği Tıp Fakültesi’nden kaynaklı olarak ‘Doktor’ unvanı onun Usame Bin Ladin’in ardından lider yapmaya yetse de El Kaide onun döneminde yalnızca ABD ile değil, içeriden meydan okumalarla karşı karşıya kalacaktı.
El Kaide’nin güç kaybetmesine paralel olarak ortaya çıkan Arap Baharı, El Kaide’yi yeniden güçlendirebilirdi. Ki öyle de oldu. Devlet otoritesinin ortadan kalktığı Libya, Yemen, Sina, Irak ve Suriye’de El Kaide varlıklarını güçlendirdi. Bu süreçte her grubun kendi ülkesine odaklandığı, küresel faaliyetlerin askıya alındığı yeni bir döneme işaret etmekteydi. Konjonktür ve güç erimesi El Kaide’yi, yerelleştirmekteydi. Ancak geçmişten beri merkez El Kaide’nin sorunlar yaşadığı Irak teşkilatının (DEAŞ) Halifelik ilan ederek başta El Kaide olmak üzere, yakın ve uzak çevresindeki tüm yapılanmalara meydan okuması Zevahiri’yi öngörülemez bir girdapın içerisine aldı. El Kaide’ye bağlı olan çok sayıda grup, DEAŞ’a bağlılık bildirirken DEAŞ, Irak ve Suriye’de büyük ölçüde etkinlik sağlarken başta Avrupa olmak üzere El Kaide’nin geride bıraktığı küresel teröre geri döndü. Başta Avrupa şehirleri olmak üzere tüm dünyada DEAŞ’ın propaganda örgütünün esiri olmuş kişiler terör ve korku üretmeye devam ediyordu. Terör dünyasında yükselen popülarite, maddi kaynak, güç ve yeni nesil propaganda -özellikle 2014 ve 2017 yılları arasında- DEAŞ’ı ön plana çıkarırken El Kaide’yi geri bırakıyordu.
Bugünden Arap Baharı sürecine bakıldığında, El Kaide’nin özellikle Irak ve Suriye’de, başarılı olamadığını ifade etmek yanlış olmayacaktır. Nitekim, DEAŞ’a karşı El Kaide’ye bağlılık bildiren Nusra Cephesi (HTŞ) dahi yıllar önce El Kaide ile bağlarını koparmıştır. Mevcut HTŞ, El Kaide’nin Nusra sonrasında Suriye kolu olan Hurras ed Din ile silahlı çatışmalara varacak şekilde sorunlar yaşamaktadır. Mevcut durumda Irak’ta El Kaide’nin bilinen bir varlığı ise bulunmamaktadır. Zevahiri’nin memleketi olan Mısır’da (Sina) dahi, DEAŞ ön plana çıkarken El Kaide varlığı tartışmalı bir noktadadır. Nitekim Libya’da da DEAŞ ayrılığında büyük kan kaybeden El Kaide taban bulamadığı Libya teşkilatını fesih etmek zorunda kalmıştır. Yemen’deki varlığında ise anlamlı bir sonuç elde edemediği görülmektedir. Buna karşın Afrika coğrafyasında niceliksel olarak yükselse de merkez El Kaide’nin etkisinden ziyade yerel varlıkların kurumsal bir yapıya doğru ilerlemesinin daha etkili olduğu ifade edilebilir.
Zevahiri Sonrası
Zevahiri’nin ölümünün ardından El Kaide’nin liderliğine nasıl bir ismin geleceği, El Kaide’nin geleceğinde şüphesiz etkili olacaktır. Ancak El Kaide’nin içerisinden çıkardığı DEAŞ tecrübesinden de hareketle ‘küresel’ faaliyetlere dönme ihtimalinin zayıf olduğu ifade edilebilir. Bunun yanında ise ismi geçen adayların Afrika kökenliler bulunması ve Afrika kıtasının cihadi selefilikle yükselmesi, örgütü başka bir kıtaya taşıyabilir. Taliban, El Kaide siyasetini retorik düzeyde Doha Anlaşmasına bağlılık olarak ifade etse de, Taliban’ın El Kaide’den bir çırpıda vazgeçeceği anlamı taşımadığı görülmektedir. Nitekim, Zevahiri’nin Taliban yönetiminin haberi olmadan Kabil’de, Kabil şartlarında lüks bir evde yaşamasının pek mümkün olamayacağı değerlendirilmektedir. Bu noktadan hareketle Zevahiri sonrası dönem, uluslararası konjonktür ile ilişkili olarak sakin bir seyirde devam edebilir. Yeni bir Arap Baharı süreci ya da El Kaide’nin varlık gösterebileceği bir ülkede devlet otoritesinin ortadan kalkması durumunda El Kaide yeniden kendini gösterebilir. Bunun yanında, özellikle merkez El Kaide, yerel teşkilatları üzerinde inşa edemediği hiyerarşi yüzünden ruhani bir liderliğe doğru da gidebilir.