1949 Halep doğumlu olan Hassun din adamı olan babası gibi genç yaşta dini ilimlere yöneldi. Mısır’daki Ezher Üniversitesi’nde yüksek dini eğitimini tamamladı. Şafi Fıkhı üzerine doktora yaptı. Fetva literatürü üzerine çalışmaları olan Hassun aynı zamanda Arap dili üzerine de akademik eğitim aldı.
Halep’te daha önce vaizlik görevinde de bulunan Hassun 2002 yılında rejim tarafından ülkenin en büyük ikinci şehri olan Halep’e baş müftü olarak atandı.
2005’te ise ölen Suriye Büyük Müftüsü Ahmed Kuftaro’nun ardından Beşar Esed tarafından Suriye Büyük Müftüsü olarak atandı.
Göreve gelmesinin ardından Avrupa Parlamentosu da dahil olmak üzere çeşitli mecralarda Suriye rejiminin dini temsilcisi olarak konuştu. İnançlar arası diyalog vurguları yaptı.
İç Savaşın ardından rejimden kopan din adamlarının aksine rejimin en önde gelen savunucularından olmaya devam etti. 2011 Ekim’de oğlu Sariya Hassun’u İdlib-Halep yolunda gerçekleşen bir pusuda kaybetmesi de bu tavrında etkili oldu. İlerleyen dönemde Rejim adına Batı’da intihar saldırıları gerçekleşebileceğine dair imalarla tehditler savurdu.
Uluslararası Af Örgütü’nün iddiasına göre Sednaya Hapishanesi’nde iç savaş boyunca gerçekleşen idamların altında imza yetkisi olan rejim yetkilileri arasında Hassun da bulunmaktaydı. Raporlara göre Sednaya’da infaz edilen 10 binden fazla mahkumun sorumlularından olan Hassun’un muhaliflere karşı insanlık dışı metotlar uygulanması hususunda Beşar Esed’e danışmanlık yapanlar arasında olduğu iddia edilmektedir.
Ekim 2015’te rejim resmi haber kanalı SANA üzerinden yayınladığı fetvada “rejim kontrolündeki alanlar haricinde yaşayanların imhasına” olur vermiş ardından gerçekleşen rejim hava saldırılarında birkaç gün içerisinde 100’den fazla sivil hayatını kaybetmiştir.
Kasım 2021’de Beşar Esed tarafından Suriye Büyük Müftülüğü makamının kaldırılması ve yetkilerinin Fıkıh Konseyi’ne devri sonrası görevi sona erdi. Esed’in bu kararında Fıkıh Konseyi yetkililerinin Hassun’a olan tepkisinin rol oynadığı ifade edilmekte. Hassun geçtiğimiz günlerde Suriye’den ayrılanların (mültecilerin) “ebedi cehennemlik” olduğunu Kuran ayetlerine dayandıran bir beyanda bulunmuş ve bu beyan Fıkıh Konseyi üyelerinde ciddi rahatsızlık ve tepkilere yol açmıştı.