Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklama ile başlayan süreç, Ankara ile Şam arasında bir normalleşmenin mümkün olup olmadığına dair bir tartışma ortaya çıkardı. Her ne kadar bu konuya dair farklı görüşler ve fikirler ortaya atılsa da, iki taraf arasında günümüze kadar somut adımlar gerçekleşmemiş ve gelişmeler söylem düzeyinde kalmıştır.
Dışişleri Bakanı’nın yaptığı açıklamada Esed rejimi ile Suriye muhalefetinin barışması gerektiği vurgulanmış ve bir sene önce rejimin Dışişleri Bakanı ile yapılan ayaküstü görüşme aktarılmıştır. Ancak bu açıklama hem Suriye’de hem de Türkiye’de Ankara’nın Şam ile ilişkileri düzeltme arzusu olarak telakki edilmiştir. Açıklamanın hemen ardından Suriye Geçici Hükümeti’nin kontrol ettiği bölgelerde “Barışmayacağız” adı altında ani gösteriler oluşmuş ve provokatif eylemler yaşanmıştır. Ardından gelen Cuma gününde de geniş kapsamlı ve planlı gösteriler düzenlenmiştir. Geniş katılımlı bu gösterilerde, Suriye muhalefetinin Ankara’nın Şam ile ilişkilerini düzeltmesine karşı olduğu açıkça beyan edilmiştir.
Ancak Türkiye tarafında MHP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamalar ile Esed rejimi ile görüşme ve ilişkileri düzeltme fikri onaylanmıştır. Daha sonra AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı Ankara ile Şam arasında ilişkilerin tekrar tesis edilmesi gerektiğini ve ileri seviyeye taşınmasını savunmuştur. Bu açıklamaların ardından – daha öncesinden planlandığı söylenen – Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Şam’ı ziyaret edeceği deklare edilmiştir.
Tüm bu gelişmelerin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da Esed rejimi ile diyaloğun mümkün olduğunu ifade etmiş ve devletlerarasında hiçbir zaman ilişkinin mutlak surette kesilmeyeceğini ifade etmiştir.
Türkiye tarafından farklı açıklamalar gelirken, Esed rejimi uzun sessizliğini bozmuş ve rejimin Dışişleri Bakanı Feysal Mikdad kamuoyuna yönelik açıklamalarda bulunmuştur. Yapılan açıklamada Türkiye Suriye’de terör örgütlerini desteklemekle suçlanmış, Türkiye’nin bu desteğe son vermesi ve Suriye’den tamamen çekilme talebi yinelenmiştir.
Rejim tarafından yapılan bu açıklamaların ardından MİT Başkanı Hakan Fidan ile rejim istihbarat başkanı Ali Memlük ile görüşme gerçekleştirdiği kamuoyuna yansımıştır. Reuters’e konuşan Türk yetkililerin aktardığına göre, Dışişleri Bakanları seviyesinde bir görüşmenin mümkün olup olmayacağı değerlendirilmiş ve görüşülmüştür.
Bu görüşmenin ardından basında yer alan bilgilere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan ile rejim lideri Beşar Esed arasında yüz yüze bir görüşmenin gerçekleşeceği iddia edilmiştir. Şangay İşbirliği Teşkilatı kapsamındaki zirveye Beşar Esed’in de geleceği ve bir görüşmenin gerçekleşeceği iddia edilse de, böyle bir görüşme vuku bulmamıştır. Cumhurbaşkanı’nın zirve sonrası yaptığı açıklamada, Esed’in zirveye gelmeyeceği ve gelmiş olsaydı, kendisine hataları ve yanlışlarını söyleyeceği belirtilmiştir.
Cumhurbaşkanı’nın Suriye’deki durumdan Beşar Esed’i sorumlu tuttuğu ve Suriye’nin topraksal bütünlüğünü kendi makamı için tehlikeye attığını ifade etse de, kamuoyunda bu açıklama Cumhurbaşkanı’nın Esed ile doğrudan görüşmeyi kabul ettiği yönünde algılanmıştır.
Türkiye tarafından Esed rejimi ile ilişkileri düzeltmeye dair farklı açıklamalar gelse de, Esed rejimi sessizliğini ve pozisyonunu korumaktadır. Türkiye’yi terörizmin kaynağı olarak nitelendirmeye ve Türkiye’nin Suriye’den tamamen çekilmesini ön şart olarak talep etmeye devam etmektedir.
Bu bağlamda Esed rejiminin Vatan Partisi’nin Şam’a yapacağı ziyareti iptal etmesi, Şam’ın Türkiye ile ilişkileri düzeltmeye meyilli olmadığı ve Türkiye tarafından gelen mesajlara olumlu karşılık vermediği yönünde yorumlanmıştır. Nitekim Ankara ile Şam arasında olası bir normalleşme sürecinde istihbarat ve Vatan Partisi’nin ilk temas noktaları olması beklenmekteydi.
Tüm bu yukarıda belirtilen gelişmeler doğrultusunda, Türkiye’nin Şam’a yönelik geliştirdiği yeni söylemin Şam tarafından karşılık bulmadığı ve ilişkilerin normalleştirilmesinin daha kapsamlı ve karmaşık olduğunu göstermektedir.
Esed rejimi açısından değerlendirildiğinde, Türkiye’deki siyasi atmosferde Gelecek Partisi hariç tüm muhalefet partileri Şam ile normalleşmeyi desteklemektedir. Seçime aylar kaldığı bir dönemde, Türkiye’deki iktidar ile ilişkileri düzeltmektense, seçim sonuçlarını beklemek Şam açısından reel politik olarak daha yüksek kazanımlar vaat etmektedir. Şam, 11 yılın geçtiği Suriye savaşının ardından, Türkiye’deki seçim sonuçları için birkaç ay daha beklemeye hazırdır.
Şam açısından değerlendirildiğinde, Türkiye ile temelde anlaşamadığı durumlar mevcuttur. Türkiye’deki siyasi tartışmaların aksine, Şam Suriye’deki gerçeklikten haberdardır. Nitekim Türkiye’nin Suriye muhalefeti üzerindeki garantör rolü, YPG’ye karşı olan tutumu ve beklentileri, Suriye sahasındaki askeri mevcudiyeti ve Suriye içerisinde himaye ettiği beş milyon insan Esed rejimi için ciddi sorunlardır.
Esed rejiminin Suriye’nin kuzeyinde yaşayan 5 milyonun üzerindeki insana bakmaya ne gücü ne de isteği bulunmamaktadır. Ek olarak yıllardır Türkiye’de yaşayan 3,6 milyon Suriyelinin de Suriye’ye geri dönmesini istememektedir. Nitekim Türkiye’de bulunan ve Suriye’de Türkiye tarafından himaye edilen Suriyelilerin sayısı, Esed rejimi bölgesinde yaşayan Suriyelilerden daha fazladır. Esed rejimi küçük ve kendi rejim otoritesi için kontrol edilebilir bir nüfusu tercih etmektedir. Esed rejimi, Türk askerin bulunduğu ve Suriye Milli Ordusu’nun güvenliği sağladığı bölgelerde kontrol ve güvenliği sağlamak için yeteri bir kapasiteye sahip değildir.
İlaveten, Esed rejimi hiçbir şekilde Suriye muhalefetine taviz vermek istemediği gibi, Suriye’deki çözüm anlayışı askeridir. Türkiye ile ilişkileri düzeltmek adına Suriye muhalefetine taviz vermeyi düşünmemektedir.
YPG noktasında ise, Esed rejimi Türk ordusu ve Suriye Milli Ordusu’na karşı beraber aynı cephede yer aldığı YPG unsurlarına karşı bir anda tavır değiştirip, Türkiye ile eşgüdüm içerisinde YPG’yi hedef almayı istememektedir. Esed rejimin YPG noktasındaki planı, YPG’nin Suriye ordusunun resmi bir askeri unsuru haline gelmesi, özerklik taleplerinden vazgeçmesi ve rejimin kontrolüne girmesidir.
Kısaca, Ankara’dan gelen tüm söylemlere rağmen, Esed rejimi ile Türkiye’nin ilişkileri düzeltmesi ve normalleştirmesi mevcut konjonktürde gerçekçi görünmemektedir.