Suriye’de uzun süredir devam eden iç savaş, 2014 Ocak ayı itibariyle yeni bir evreye girdi. IŞİD’le Suriyeli muhalif gruplar arasında başlayan çatışmalar ülke geneline yayıldı ve IŞİD özellikle ülkenin batısındaki muhalif kontrolündeki bölgelerden çıkarıldı. Rakka ve doğu Halep’te kendine kontrol alanı oluşturmayı başaran IŞİD’se, zaman içerisinde ülkenin doğu bölgelerindeki başta Deyr ez-Zor ve Haseke olmak üzere bütün muhalif bölgeleri yutarak muhalifleri buralardan çıkarmış oldu.
Çatışmanın Erken Dönemdeki Seyri
2015 yılında IŞİD’le muhalifler arasında Halep’in kuzeyindeki hat dışında çok fazla bir cephe kalmadı. Zaman zaman Doğu Kalamun’da yaşanan çatışmalar ve Deraa, Şam bölgesinde IŞİD’e bağlı grupların muhaliflerle girdiği çatışmalar hariç, çatışmaların ana ekseni kuzey Halep cephesi oldu. Zaman zaman Halep’in kuzeyinde belli değişiklikler ve pozisyonların el değiştirmesinin ardından genel olarak el-Errai’den el-Bab’a uzanan bir hatta IŞİD hakimiyet alanı oluşturarak batıya doğru ilerlemeye başladı.
2014 Ağustos ayında Ahtarin’den, Türkmen Bare’den ilerleyerek İhtimlat’a ve Dabık’a kadar uzanan bir bölgeye ulaşmayı başaran IŞİD’in ilerleyişi uzun süre burada durduruldu. 2015 yazına gelindiğindeyse IŞİD’in saldırıları tekrar artmaya başladı. Muhalif bölgelerde çatışmanın ana eksenini oluşturan Savran-Mare hattındaki baskı gün geçtikçe artmaya başladı. Özellikle Esed rejiminin Halep’in Şeyh Neccar bölgesindeki ilerleyişi ve muhalifleri bu bölgelerden çıkarması, muhalifleri stratejik açıdan oldukça dezavantajlı bir pozisyonda bıraktı.
IŞİD’in 2015’teki Taarruzu
Özellikle muhaliflerin İdlib’te rejimle önemli çatışmalara girdiği bir dönemde, IŞİD pragmatik bir strateji izleyerek bu fırsattan yararlanmaya çalıştı. Yine aynı dönemlerde rejimin Halep Başköy, Rityan hattındaki taarruzları muhalifleri zor durumda bırakırken, IŞİD bu anları fırsata çevirmeyi başararak ilerleyişini sürdürdü.
31 Mayıs 2015’te IŞİD, muhaliflere yönelik düzenlediği intihar saldırıları ve ardından Savran’a yüklenmesiyle bölgeyi ele geçirmeyi başardı. Türkiye sınırı boyunca pek çok köyü de ele geçiren IŞİD, muhaliflerin bölgedeki son kalesi Azez’e 45 km. kadar yaklaştı.
30 Temmuz’da IŞİD’in el-Nusra Cephesi’ne ait bir kontrol noktasına intihar saldırısı düzenlemesi ve saldırıda 7 el-Nusra mensubunun öldürülmesinin ardından iki grup arasında çatışmalar yaşandı. 9 Ağustos’ta ise yine IŞİD intihar saldırısının ardından düzenlediği saldırı sonucu Ummu Huş köyünü ele geçirmeyi başardı.
Aynı dönemlerde konuşulan Türkiye’nin bölgede bir “güvenli bölge” oluşturma istediğine yönelik haberler üzerine el-Nusra Cephesi bölgeden çekilmeye karar verdi. 10 Ağustos’ta el-Nusra’nın bölgeden çekilmesiyle IŞİD 27 Ağustos’ta yeni bir saldırı dalgası başlatarak Mare’ye kadar sokulmayı başardı ve şehri üç yönden kuşattı.
Son olarak 9 Ekim’de ise IŞİD muhaliflerin Halep Piyade okulu civarındaki uzun ve ince hatta elinde tuttuğu bölgeye saldırı başlattı. Oldukça ince bir hat olan bu bölgeden bir yandan IŞİD, öbür yanda rejim tarafından kuşatılmış olan muhalifler geri çekilmek zorunda kaldı ve mevziler büyük oranda IŞİD’in eline geçti. IŞİD’in saldırısından istifade eden rejim güçleri de aynı bölgede yer alan bazı pozisyonları muhaliflerden aldı.
Muhaliflerden Karşı Hamle
IŞİD’in batıda Baragida, el-Bel ve Kafra gibi Bab el-Selam sınır kapısına kadar uzanması ve Azez’i tehdit etmeye başlaması üzerine Türkiye bölgedeki muhaliflere daha aktif bir destek verme kararı aldı. 2015’in son aylarında başlayan yeni karşı operasyon dalgasında Türkiye aktif olarak Howitzer toplarıyla IŞİD mevzilerini dövmeye başladı. Muhalifler durumdan istifade ederek Havar Kilis, Harcala boyunca sınırdan ilerlemeye başladı. IŞİD’in güçlü karşı saldırılarına rağmen muhalif gruplar yavaş olmasına karşın ilerleyişlerini sürdürdü. Mare Operasyon Odası, Ahrar el-Şam, Cephe Şamiyye, Sultan Murad Tugayları gibi muhalif grupların katıldığı karşı taarruzda muhalifler Dudiyan’a kadar ilerleyerek, Bağaydın, Halfatlı sınır köylerine kadar ulaştı.
IŞİD’in yoğun karşı saldırılarına rağmen muhalifler hattı genişleterek Savran ve İhtimlat hattına yönelmeye başladı. Ancak IŞİD’in sürekli karşı saldırıları ve güçlü takviyeleri sebebiyle bölgedeki mevziler sık sık el değiştirdi. Sadece Kara Mazra köyü bir hafta içerisinde 5 kez taraflar arasında el değiştirdi. Son gelinen noktada ise Türk topçularının verdiği destekle muhalifler Dudiyan hattını yararak el-Rai’ye doğru ilerleyişini sürdürmek istiyor.
Bölgenin Taraflar Açısından Önemi
Muhaliflerin kuzey Suriye’de ellerinde bulundurdukları iki sınır kapısından biri olan ve Halep’in can damarı olarak nitelenen Bab el-Selam sınır kapısı sebebiyle, bu bölge Suriye muhalefeti açısından kritik bir öneme sahip. Suriyeli muhaliflerin güneyde rejim, doğuda IŞİD ve son dönemlerde batıda Afrin’den sürekli baskı yapan YPG-SDG saldırıları sebebiyle oldukça zor durumda kaldığı hatta adeta ölüm kalım savaşı verdiği gözleniyor.
IŞİD için Suriye muhalefetine büyük bir darbe vurma fırsatı sunan bu hamle ise, bölgenin IŞİD eline geçmesi halinde Suriye muhalefetini çökmenin eşiğine getireceği ve özellikle Halep’te muhalif unsurların bütünüyle çıkarılabileceği bir senaryo anlamına geliyor. İlk çatışmaların yaşandığı dönemde IŞİD’in önemli bazı komutanlarını ( bknz. Hacı Bekir – Ebu Bekir el-Iraki) kaybettiği Tel Rifat ve IŞİD karşıtı grupların merkezi olarak bilinen Mare’ye intikam amacıyla da saldırdığı düşünülüyor. Sık sık videolarda bölgedeki muhalifleri tehdit eden IŞİD, sıklıkla muhaliflere karşı intihar saldırıları gerçekleştiriyor.
Yine IŞİD’in kuzey Halep’i ele geçirmek istemesinde, bir takım dini motivasyonların da etkili olduğu sanılıyor. Bazı hadislerde yer alan Amik ve Dabık arasında yaşanacak “Melhame-i Kübra” (Büyük Savaşlar), IŞİD’in taraftarlarını motive etmesi açısından önemli gördüğü bir mesele olarak ön plana çıkıyor. IŞİD’in en önemli yayınlarından Dabık Dergisi de adını buradan alıyor. Söz konusu Dabık kasabası IŞİD tarafından 2014’te ele geçirilmiş ve bu sık sık IŞİD’in propaganda çalışmalarında işlenmişti. IŞİD, özellikle destekçilerinin motivasyonu açısından bu bölgeyi önemli görüyor ve bunun ilan ettikleri hilafetin meşruiyet kaynaklarından biri olarak sunuyor.
Son dönemlerde PYD’ye bağlı YPG’nin de bölgeye yönelik bazı hamleleri olduğu gözlemleniyor. Özellikle IŞİD’i Ayn el-Arab(Kobani)’tan çıkararak ilerleyişini sürdüren YPG(daha sonra başka katılımlarla birlikte SDG) son aylarda Tişrin Barajı’nı ele geçirip Fırat’ın batısına geçmesiyle birlikte, Afrin’deki bölgeyle de birleşmeyi planlıyor. ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin yoğun destek verdiği SDG güçleri IŞİD’in ardından bölgede muhaliflere yönelik Afrin merkezli bazı saldırılar düzenlemeye başladı. Son günlerde Azez, Bab el-Selam’ı ele geçirerek doğuya doğru ilerlemek istediğini gizlemeyen SDG, bölgeyi bütün kantonların birleşmesi açısından oldukça önemli görüyor.
Muhtemel Senaryolar
Geçtiğimiz 30 Eylül 2015’te başlayan Rus müdahalesinin ardından Halep’teki dengeler yavaş yavaş değişmeye başlıyor. Rus müdahalesinin kuzeyde özellikle IŞİD’le savaşan muhalif mevzilerini hedef alması dikkat çekiyor. Bölgede yoğunlaşan Rus hava saldırılarını fırsata çevirmek isteyen IŞİD’se karşı saldırılarla muhalifleri yıpratmaya devam ediyor.
Yine son dönemlerde başlayan YPG-SDG saldırıları nedeniyle iki taraftan sıkışan muhaliflerin Kastello yolu boyunca sınır kapısına kadar ki hattı tutması gün geçtikçe zorlaşıyor. Son olarak rejime bağlı güçlerin kuzey Halep operasyonu ve Başköy’den ilerleyişiyle Nubl-Zehra’ya ulaşması ve buradaki muhalif hattı kesmesi, bölgedeki muhalifler için ağır bir darbe anlamına geliyor.
IŞİD’in ve SDG’nin bu son durumu fırsata çevirerek muhaliflerin kuzeyde ellerinde kalan son bölgeleri de ele geçirmek isteyeceği düşünülebilir. Yine rejimin kuzeyde sıkışan muhaliflere yönelik saldırılarını sürdürerek Azez’e ulaşmayı deneyebileceği speküle ediliyor. Rejimin son dönemde Rusya’nın savaşa dahil olması ve bazı tahminlere göre Irak, Afganistan ve İran’dan gelen on binlerce Şii savaşçıyla önemli ilerlemeler kaydedebileceği tahmin ediliyor.
IŞİD’in doğu Halep’te rejime ve SDG’ye karşı çok az bir direnç göstermesi ve hızlı çekilişi sebebiyle rejim el-Bab’a, SDG ise Menbic’e oldukça yaklaşmış durumda. Buna karşın IŞİD’in hala muhaliflere yönelik Mare hattına yığınak yapması ise, IŞİD’in muhalifleri daha öncelikli düşman olarak gördüğü yorumlarına yol açıyor. Yine muhaliflere herhangi bir hava desteğinin olmaması ve IŞİD’in diğer bölgelerde maruz kaldığı yoğun hava bombardımanları, IŞİD’i adeta muhaliflerin üstüne sürüyor. Aynı anda muhaliflere yönelik rejim ve Rus hava bombardımanı ise IŞİD’in işini daha da kolaylaştırıyor.
Yalnızca Türkiye’nin sınırlı topçu desteğine sahip olan muhalifler, üç taraftan kuşatılarak bölgeden çıkarılmaya çalışılıyor. Hali hazırda sahada bulunan üç aktörün de (Rejim, SDG ve IŞİD) kendilerine öncelikli hedef olarak muhalifleri seçtiği anlaşılıyor. Muhaliflerin denklemden çıkarılmasının ardındansa, bölgedeki IŞİD unsurlarının tam uluslararası destek sağlanarak ortadan kaldırılacağı ön görülebilir. Hali hazırda el-Bab ve Menbic’i kaybetmek üzere olan IŞİD’in, kısa bir süre sonra bütün Halep’ten çıkarılarak Rakka, Deyr ez-Zor ve Humus-Badiye’ye sıkıştırılacağı anlaşılıyor.
Muhaliflerinse hali hazırda İdlib merkezli bir ağırlığa dönüştüğü görülüyor. Muhalifleri, Halep ve Hama’da yeni hamleler gerçekleştirmedikleri takdirde oldukça zor günler bekliyor.
Esed rejimininse kaybettiği insan gücünün ardından artık bütünüyle yabancı Şii milislere ve Rus hava desteğine bağlı olması, uzun vadede büyük bir handikap doğuruyor. Halep’in Sünni nüfus yoğunluklu bölgelerinde söz konusu yabancı Şii milislerinse ne kadar tutunabileceği şüpheli.