Fırat Kalkanı Harekâtı’ndan alınan dersler ışığında Afrin Harekâtı
TSK’nın Afrin bölgesinde PKK’nın Suriye yapılanması olan PYD/YPG terör örgütüne karşı Suriyeli muhaliflerin desteği ile bir harekât başlatması artık an meselesi. Afrin harekâtı için askeri açıdan farklı senaryolar söz konusu: Afrin’in tamamen terörden temizleyecek kapsamlı bir harekât ya da bölgedeki YPG varlığını tamamen kuşatmaya alacak şekilde etrafındaki Tel Rıfat ve Minnig gibi bölgelerin ele geçirilmesi alternatifleri mevcut. Askeri harekâtın kapsamını Rusya ile yürütülen müzakereler belirleyecek gibi. Moskova’nın Ankara’yı görece daha küçük çaptaki bir harekâta ikna çabası içinde olduğu biliniyor. Ancak Türkiye’nin Afrin’deki terör tehdidini kalıcı şekilde bertaraf edebilmesi için kapsamlı bir temizlik harekâtının gerekliliği de ortada.
Nihayetinde TSK uzun süredir bölgeye askeri güç intikal ederken İdlib’de,Afrin’in güneyinde de üstlenerek bölgeyi çevrelemiş durumda. Yine kendisine müzahir binlerce Suriyeli muhalif unsuru eğit-donattan geçirerek PYD/YPG tehdidine karşı harekete geçmeyi bekliyor. Türkiye 15 Temmuz darbegirişiminin hemen akabinde başlattığı ve bölgedeki terör örgütleri DEAŞ ve PYD/YPG’yi temizlediği Fırat Kalkanı Harekâtı’na (FKH) benzer şekilde yeni bir adım atmanın eşiğinde. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarih verecek kadar net ifadeleri ve ardından gelen MGK kararı Türkiye adına harekât için geri sayımın başladığını gösteriyor.
Fırat Kalkanı tecrübesi
Türkiye’nin Afrin’e düzenleyeceği harekâtı askeri açıdan FKH ile kıyasladığımızda bazı benzerliklerin yanı sıra farklı yönleri olacağını da görüyoruz. FKH’de zaman zaman PKKYPG unsurlarıyla karşı karşıya gelinmiş olmakla birlikte temelde DEAŞ’a karşı yürütülen askeri harekâtta 2 bin 200 km2’lik bir alan terör örgütünden temizlenirken topoğrafik açından genelde düz alanlarda yürütülen mücadele nihayetinde el-Bab ve etrafındaki meskûn mahal çatışmaları neticesinde sonlandırılmıştı. TSK ve Suriyeli müzahir muhalif unsurlar harekâtboyunca PKK’nın yanı sıra rejim güçlerinin de sık sık tacizine maruz kalmış, DEAŞ’ın hibrid ve asimetrik savunma taktiklerine karşı mücadele ederken yine terör örgütünün sivilleri canlı kalkan olarak kullanmasından ötürü yavaş ve titiz bir şekilde hareket etmişti. DEAŞ harekât boyunca düzinelerce bombalı araç/intihar saldırısı gerçekleştirirken antitank silahlarını da etkili bir şekilde kullanması harekâtın en büyük meydan okumaları olarak ortaya çıkmıştı. Türkiye’nin ilk kez sınır ötesinde bu tarz bir meskûn mahal çatışmalarının içine girmiş olması dolayısıyla tecrübeli insan gücü ve askeri donanımlara ilişkin bazı handikaplar da kendisini göstermişti. Eğit donat süreçlerinin ilk aşamalarında olan Suriyeli muhalifler de yeteri kadar etkinlik gösterememişti. Ancak FKH’den elde edilen tecrübe ile birlikte ilgili ihtiyaçların karşılanması Türkiye’nin Afrin harekâtında elini ciddi anlamda güçlendirmiş durumda.
Afrin Harekâtı
Terör örgütü PYD/YPG 2011 devriminin hemen akabinde rejimle yaptıkları anlaşma ile Afrin’i ele geçirmiş ardından bu bölgeyi 2013’te kanton ilan etmişti. Daha sonra ise uçak düşürülme hadisesi sonrasında Rus hava desteği ile Tel Rıfat-Minnig hattını da ÖSO’dan ele geçirerek Arap nüfusu bölgeden tehcir eden örgüt çok uzun süredir olası bir Türkiye askeri harekâtına karşı hazırlık yapmakta. Sondönemlerde Rusya’nın da kontrol noktaları oluşturmaya başladığı Afrin ve etrafında PKK’nın kontrolünde yaklaşık 1.400 km2’lik bir alan söz konusu. Bu alan Fırat’ın doğusundaki PYD/YPG’den coğrafi olarak yalıtılmış olsa da buradaki terör örgütü de diğer alanlarda olduğu gibi KCK Suriye yürütme konseyinin emirkomutası altında yerel olarak Kandil’den emir alan Halil Tefdem, Ahmed Hudro, Mahmud Berhudan, Behcet Abdo, Nocin gibi PKK’lı isimler tarafından idare edilmekte.
Afrin’deki sayıları 5-6 bin civarında olduğu değerlendirilen PKK/YPG’liler ile birlikte birkaç yüz civarındaki Ceyşu’s-Suvvar unsurunun DEAŞ’a benzer şekilde asimetrik savaş teknikleri hibrid yöntemlerle TSK ve muhalifleri durdurmaya çalışacağı değerlendirilebilir. Terör örgütünün bölgede çok uzun süredirsiperler kazdığı, tünel hatları oluşturduğu, EYP’lerle tuzaklamalar yaptığı, belli alanları zırhlı araçlara karşı mayınladığı biliniyor. Yine ABD’nin Fırat’ın doğusunda YPG’ye sağladığı antitank silahlarını bölgeye naklederek bir direnç gösterme çabasında olması da beklenebilir. Bölge coğrafyası topoğrafik açıdan değerlendirildiğinde terör örgütü mensuplarının özellikle orta ve kuzeybatı kesimlerinin dağlık olmasından yararlanma çabası içine girerek bu bölgelerde de direnç gösterme olasılığı söz konusudur. Ancak gerek Tel Rıfat ve Minnig bölgesi gerekse Afrin merkezine uzanan düz ovalarda TSK ve müzahir muhalif unsurların teknik imkânları ve ateş gücü karşısında ciddi bir direnç gösterebilmesi pek mümkün görünmüyor. Türkiye FKH’den elde ettiği tecrübeve başta antitank silahlarına karşı olmak üzere asimetrik-hibrid çatışmalarda kullanabileceği etkili çözümler ve SİHA’lar gibi yeni donanımlarla Afrin harekâtı için geçmişe nazaran çok daha iyi bir yerde olduğunu da unutmamak gerek.
Bu bağlamda terör örgütünün görüntüyü kurtarabilmek adına göstereceği kısmi bir direnç sonrasında çok kayıp vermemek için dağlık alanlar ve meskûn mahallere çekilerek özellikle Afrin merkez ve diğer yoğun yerleşim yerlerinde sivilleri canlı kalkan olarak kullanmaya çalışması daha olası gözükmekte. Örgüt bu taktik adımların akabinde bir kara propaganda süreci başlatarak hem Türkiye içinde ajitasyon yapmaya çalışacak hem de uluslararası kamuoyu oluşturarak ABD ve Rusya’nın Türkiye’yi durdurabilmesi için çaba gösterecektir. Dolayısıyla Türkiye’nin Afrin harekâtı için medya ve propaganda unsurlarına da en az askeri unsurlar kadar önem vermesi gerekmekte.
Kaynak: Sabah