Analiz-Haber / Suriye Gündemi
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin desteklediği Suriyeli muhaliflerin bir kısmı, 24 Ağustos Çarşamba günü Türkiye’nin Suriye sınırında yer alan Gaziantep’e bağlı Karkamış’tan, Suriye yönündeki Cerablus’a doğru giriş yaptı. Operasyonun 5. gününe girdiği bir dönemde, bölgede oldukça hızlı bir değişimin yaşandığı gözlemlenmekte ve şu ana kadar TSK destekli muhalif grupların büyük bir hızla ilerlediği rapor ediliyor. İlk aşamada IŞİD’e karşı başlatılan operasyonda, YPG-SDG’nin aynı günlerde Sacur suyunu geçerek Cerablus yönlü bir hamle yapması üzerine, YPG-SDG’ye de yönelen saldırılar sonucu, grubun Sacur suyunun kuzeyinde elindeki bütün bölgeler alındı. TSK destekli muhalifler bazı bölgelerde Sacur suyunu da geçerek güneye ilerlerken, YPG-SDG kontrolündeki Menbic’e yaklaşmaya başladı. Aynı anda batıda IŞİD’e doğru da mevzi kazanan muhalifler, el-Rai yönünde de bazı bölgeleri IŞİD’den almayı başardı.
Bölgede baş döndürücü bir hızla saat başı değişen hatlarda gidişatı ve harekatın yönünü kestirmek zor olsa da, ilk aşamada Fırat Kalkanı operasyon odasının Sacur nehrinin kuzeyini bütünüyle güvenlik altına alarak Cerablus etrafında bir koridor oluşturmaya çalıştığı gözleniyor. Bu aşamanın tamamlanmasıyla harekatın gidişatının yaklaşık 3 yönlü bir ilerleyiş senaryosuna göre şekilleneceği tahmin ediliyor. Türkiye sınırı boyunca ilerleyerek el-Rai’ye ulaşmak, güney yönlü saldırıyı sürdürerek Menbic’e girmek ve güney batıya ilerleyerek el-Bab’ı hedef almak.
Rai’ye İlerleyiş
Türkiye tarafından desteklenen ve TSK’nın da bizzat havadan ve karadan katkı sağladığı Fırat Kalkanı Operasyonu’nda öncelikli hedef olarak görünen en makul seçenek, Türkiye sınırı boyunca IŞİD kontrolündeki bölgelerin ele geçirilerek Cerablus-Rai-Azez bağlantısının sağlanması. Operasyonla ilgili son yayınlanan haritalara göre Cerablus yönünden Rai’ye ulaşmak için 27 km’lik bir mesafe var. Bu arada önemli bir hedef olarak Sacur suyunun üzerindeki Sacur Barajı ön plana çıkıyor. Yine bu arada yer alan ve Türk sınırına paralel Kalkum ve Nabka dağlarının ele geçirilmesi, IŞİD’e karşı taktik bir üstünlük sağlayabilir. IŞİD’in genel olarak şu ana kadar bu yönlü ilerleyişe fazla bir karşı koymamış olması, harekatın Rai tarafına doğru ilerleyişini sürdürebileceğini gösteriyor.
Harekatın mevcut hızı göz önünde bulundurulduğunda, TSK destekli muhaliflerin yaklaşık 1 hafta içerisinde IŞİD’i Türkiye sınırından tamamıyla uzaklaştırabileceği tahmini yapabilmek mümkün. Hali hazırda Rai yönünden de –daha yavaş olmakla birlikte- ilerleyen muhalifler, burada IŞİD’in düzenlediği bomba yüklü araç saldırısını hedefe ulaşmadan imha etti. Çok sayıda cephede çatışmak zorunda kalan örgütün artık insan kaynağı sorunu yaşamaya başladığı ve gruba olan yurt dışı katılımın büyük oranda bitmesinin bu durumu iyice pekiştirdiği anlaşılıyor. Örgütün, kendisinden ayrılmak isteyen çok sayıda kişiyi de infaz ettiği öne sürülürken, zaman zaman çocukları da saflarında savaştırdığı, örgüt tarafından yayınlanan görsellerden anlaşılıyor.
Türkiye’nin son dönemlerde sınırlarındaki kontrolleri sıklaştırması ve IŞİD’e karşı gittikçe artan bir biçimde mücadele yürütmesi nedeniyle, Türkiye sınırının örgüt için işlevselliğini yitirmeye başladığı görülüyor. Bu neden Cerablus’tan Rai’ye uzanacak bir koridor için örgütün çok fazla direnmeyeceği tahmin ediliyor. Örgüt, daha önce Ayn el-Arab(Kobani)’da uzun süre tutunmaya çalışarak çok sayıda mensubunu yitirmiş, bu yenilginin ardından Suriye’nin kuzeyindeki büyük bir alanın kontrolünü kaybetmişti. Azez-Mare hattında da benzer bir durumla karşılaşan IŞİD, bundan sonra savaşı daha içerde kabul etmeyi tercih edebilir. Burada Fırat Kalkanı Operasyonu’nun sınırı güvence altına aldıktan sonra daha fazla güneye devam edip etmeyeceği sorusu önem kazanıyor.
El-Bab Seçeneği
Rai yönünden IŞİD’in Halep’teki son şehir olan Bab’a olan mesafe, yaklaşık 20 km’den biraz fazla. Aynı şekilde Mare yönünden bölgeye olan uzaklıksa, 30 km’yi aşıyor. TSK destekli operasyonun Rai’yle Cerablus’u birleştirdikten sonra güney batı yönlü, Bab şehrine yönelmesi halinde, IŞİD’in büyük bir mukavemet gösterme ihtimali bulunuyor. Örgüt için bölgedeki en son önemli merkez olan Bab şehri ve çevresi, kaybedilmesi halinde IŞİD’in Suriye’nin doğusuna sürülmesi anlamına gelecek. Halep’ten kopmasına yol açacak böyle bir hamlenin ardından IŞİD, yalnızca Rakka, Deyr ez-Zor ve Humus badiyesinde izole bir örgüte dönüşme riskiyle karşı karşıya. Bütün bu sebepler örgütün el-Bab şehri etrafında yaklaşık 25 km uzunluğunda hendekler kazdığı yönündeki haberleri açıklıyor.
Bütün bunların yanı sıra, IŞİD için bir diğer önemli nokta, el-Bab şehrine giden yoldaki küçük bir kasabanın varlığı. “Dabık” adıyla bilinen ve IŞİD’in İngilizce yayın yapan uluslararası dergisine de ismini veren bu köyün, kıyamete yakın bölgede yaşanacak bir savaşın merkezi olduğuna inanılıyor. Melhame-i Kübra(Büyük Savaş)’nın –Yahudi ve Hristiyan inanışta Armageddon- bu köyün yakınlarında olacağı inancı sebebiyle, örgüt buraya büyük bir önem atfediyor. Kendi meşruiyeti ve destekçilerinin motivasyonu için de önemli olan bu köy ve çevresinin varlığı sebebiyle, IŞİD’in burayı bırakmamak için elinden geleni yapacağını ön görmek mümkün. Yine bu bölgeden çıkarılması halinde, IŞİD adeta “oyunun dışına çıkarılmış” bir pozisyona düşürülecek. Suriye’nin doğusu ve Irak’ın batısına sıkışacak örgütün, dünyayla da bağını yitirmesi sebebiyle iyice gerileyeceği tahmin ediliyor.
Bütün bunların yanı sıra el-Bab şehri, IŞİD için bölgedeki önemli gelir merkezlerinden biri. IŞİD’in bölgedeki ticari merkezi olan şehir, kısmen savaş boyunca saldırılardan az zarar gören yerlerden biri. Oluşturduğu vergilendirme sistemiyle büyük şehirlerden önemli ölçüde gelir elde eden örgüt için, el-Bab şehri, ekonomik anlamda da büyük bir öneme sahip.
TSK destekli bölgedeki ÖSO gruplarının yeterli mevcudu bulunmaması ve el-Bab şehrinin Türkiye sınırından oldukça uzak olması sebebiyle, bu derinlikte bir savaşın başta TSK olmak üzere operasyon birleşenleri için büyük riskler barındırıyor. IŞİD’in muhtemelen TSK ile birlikte bu grupların güney yönlü daha derine ilerlemeleri halinde ani baskınlar, bomba yüklü araç saldırıları ve muhtemel anti tank saldırıları düzenlemesi ihtimali bulunuyor. Böyle bir durumda örgüt Türk Ordusu’na kayıplar verdirerek baskı oluşturmaya çalışabilir.
Bu senaryoda operasyonun Sacur suyu boyunca batıya doğru yönelmesi ve güneyde, Menbic’de bulunan YPG-SDG varlığını tolere etmesi düşünülebilir. Ancak yapılan açıklamalarda bu durumun söz konusu olmayacağı gözlemlenmektedir.
Menbic Yönü
Türk Ordusu’nun güçlü hava ve kara desteğiyle çok kısa sürede YPG-SDG’nin Sacur suyu üzerindeki varlığını bütünüyle sonlandıran muhalifler, bazı bölgelerde suyun güneyine de geçti. Menbic şehir merkezine 12 km kadar yaklaşan ilerleyişin ardından bölgedeki YPG-SDG hatları çökme noktasına geldi. TSK ve muhaliflerin bu çöküşten yararlanarak Menbic’e kadar ilerleyip, daha sonra Fırat’a kadar YPG-SDG’yi gerileterek Tişrin Barajı’na kadar ulaşmayı deneme ihtimali bulunuyor. Ancak söz konusu bölgenin oldukça geniş bir alanı kapsaması ve YPG-SDG’nin hızlı çöküşünün oluşturacağı vakumu IŞİD’in de doldurmak isteyebileceği bir senaryo da mümkün. YPG-SDG’nın ani çekilişi sonucu TSK ve muhalifler, Menbic çevresinde aniden ilerleyebilecek bir IŞİD’le karşı karşıya gelebilir. Burada yaşanacak bir karşılaşmada, IŞİD, geri çekildiği bir bölge olduğu için el-Bab’taki gibi güçlü bir savunma oluşturmaktan ziyade, yıpratma saldırılarına geçebilir.
Özellikle Türkiye’nin YPG-SDG’nin Fırat’ın batısından çekilmesine yönelik ısrarı, Menbic’e yönelik bir ilerleyişi kaçınılmaz kılıyor. Belki bu plan ilk aşamada hayata geçirilmeyebilir. TSK destekli muhalifler Sacur suyu boyunca batıya devam ederek Rai’ye ulaşmayı önceleyeceği düşünülebilir. Daha sonra o hat güvenli bir hale getirildikten sonra Menic’e yönelik bir harekata girişilebilir. YPG-SDG’nin Menbic’i ele geçireli fazla bir zaman olmadığı için, henüz bölgedeki tahkimatlarını karşı saldırılara yönelik güçlendirip, güçlendirmediği net olarak bilinmiyor. TSK ve muhalifler bu durumdan istifade etmek için özellikle hızlı hareket etmek isteyebilir. Ama yine de henüz ele geçirilen bölgelerde belirli bir konsolidasyon sağlanmadan böyle bir hamleye girişmenin riskleri de bulunuyor.
Gerçekçi Senaryo
TSK ile birlikte hareket eden muhalifler Sacur suyuna ulaştıktan sonra bu aşamada durmuş görünüyor. Bazı bölgelerde kısmen suyun güneyine geçilse de, fazla ilerlenmediği anlaşılıyor. Bu hattın şu aşamada elde tutulmasının daha kolay olması, TSK/ÖSO’nun birinci aşamada Cerablus’a yönelik YPG-SDG tehdidini durdurduğunu ortaya koyuyor. Bu aşamada Menbic için daha fazla insan gücü gerekeceği için, ilk aşamada güney yönlü ilerleyiş durmuş gibi gözüküyor. ABD’nin de bu yönlü baskı uygulaması, Türkiye’nin bu anlamdaki tavrı üzerinde etki etmek amaçlı. Buna karşın özellikle darbe süreci ve Suriye’nin kuzeyindeki PKK’yla organik ilişkileri olan YPG’yle ABD’nin yakın işbirliği yapıyor oluşu, Ankara’nın genel siyasetinde önemli bir kırılmaya yol açıyor. Bu sebeple ABD’nin son dönemlerde Türkiye üzerindeki etki gücünün kırıldığı ve Suriye’de Türkiye’nin daha farklı politika ve stratejilere yöneldiği anlaşılıyor. ABD’nin ikazlarına rağmen YPG-SDG’ye yönelik operasyonlar, bunun açık göstergesi.
Buna karşın TSK/ÖSO’nun bu aşamada güneyde YPG-SDG’ye yönelik saldırıları, Sacur hattında durdurması ve bundan sonra kuzeydeki sınıra yakın göl ve baraja yönelmesi bekleniyor. Ki bu anlamda hareketlilikler hali hazırda mevcut. Bu anlamda Türkiye’nin IŞİD’i sınırdan uzaklaştırmak için acele ettiği anlaşılıyor. IŞİD’in bölgede fazla mukavemet göstermemesi de, bu ilerleyişi hızlandırıyor. Örgütün bu aşamada sınır hattında çok güçlü bir varlık göstermediği görülüyor. Yine de, sınırı kaybetmesi, IŞİD için büyük bir yenilgi olarak algılanabilir.
TSK blitzkrieg(yıldırım harekatı) yöntemine benzer ağır zırhlı mekanize birliklerle geniş bir alanda hızlı ilerlediği bir savaş konseptinde, özel kuvvetlerin yanı sıra yerel güçlerden hafif zırhlı ve piyadelerle ÖSO güçlerinin de katıldığı ilerleyiş, bir kaç gün geçmeden etkili bir sonuç vermişe benziyor. Bunda IŞİD ve YPG-SDG’nin şimdiye kadar klasik anlamda konvansiyonel bir orduyla direk savaşmamış olmasının etkisi olduğu sanılıyor. Bunun yanı sıra, YPG-SDG’nin hava saldırılarının olmadığı durumda oldukça etkisiz kaldığı gözlemleniyor. IŞİD’inse yaşadığı ciddi kayıp ve gerilemeler nedeniyle açık alanda konvansiyonel bir orduya karşı savaşmayı göze alamadığı anlaşılıyor. Buna karşın grubun TSK ve ÖSO’yu daha derinlere çekerek ani baskın, bomba yüklü araç saldırıları ve sabotajlar düzenleme ihtimali bulunuyor.
Sonuç olarak önümüzdeki günlerde operasyon sonucu IŞİD’in Türkiye sınırından tamamen uzaklaştırılabileceği bir senaryo, ilk aşamada en makul senaryo olarak öne çıkıyor. Cerablus’tan Azez’e kadar yaklaşık 100 km’lik bir alanda oluşturulacak bir alanda muhtemel bir uçuşa yasak alanla birlikte “tampon bölge” projesi hayata geçirilebilir. Türkiye’nin, hem IŞİD tehdidinin önlenmesi, hem de Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırı boyunca kurulabilecek bir “Rojava” devletinin önüne geçilmesi için, bu hamleyi hayati olarak gördüğü biliniyor. Bu nedenle operasyonun bölgede IŞİD varlığının oldukça azaltılıp, YPG-SDG’nin Afrin’nden Menbic’e uzanabilecek muhtemel bir koridorun önüne geçilene kadar sürmesi bekleniyor.