Halep ve Sonrası
17 Aralık 2016

 

Analiz – Haber / Suriye Gündemi

Suriye’de yaşanan 6 yıllık halk ayaklanması ve savaşın en büyük trajedilerinden biri olan Halep şehir savaşı, 4 yıllık yoğun hava bombardımanı, varil bombaları, yoğun sivil kayıplar ve büyük bir yıkımın ardından sona yaklaştı.

13 Aralık günü şehirde yaşanan ağır sivil kayıplar ve oldukça dar bir alana sıkışan yaklaşık 100 bin insanın yardım çağrıları sonucu, içeride kalan sivillerin ve muhalif savaşçıların tahliyesi için yeni bir anlaşma imzalandı. Rusya ve Türkiye arasında gerçekleştirilen anlaşma gereği, şehir içerisinde sıkışan yaklaşık 100 bin siville birlikte, muhalifler ellerindeki hafif silahlarıyla beraber bölgeyi terk edecek ve Batı Halep kırsalı ve İdlib’teki muhalif bölgeye tahliye edilecek.

Tahliye Anlaşması

Anlaşmanın daha ilk gününde rejim saflarında yer alan bölgedeki İran askerleri sivilleri tahliye eden konvoyların çıkışına izin vermedi. Yabancı Şii milislerin açtığı ateş sonucu konvoy kuşatma bölgesine geri dönmek zorunda kaldı. Tekrar bombardımana başlayan rejime bağlı güçler, geriye kalan muhalif bölgeyi ele geçirmek için harekete geçti. İlerlemeye çalışan yabancı Şii milislere karşı muhalifler direnç gösterirken, bölgede muhalifler iki bomba yüklü araç saldırısı düzenledi. Bunun ardından 14 Aralık’ta yeniden anlaşmaya varıldı ve tahliyelerin Perşembe günü sabahı başlayacağı duyuruldu.

Çok sayıda ambulans ve 16 yeşil otobüsle gerçekleştirilen tahliyelerde, her seferde binden fazla kişi taşındı. Tahliyeler sırasında öncelik yaralılara verildi ve ilk konvoy, Perşembe günü sabahı kuşatma bölgesinden ayrılarak muhalif bölgesine giriş yaptı. Bir gün boyunca süren tahliyeler sırasında 5 konvoy muhalif bölgelere ulaştı ve bu süreçte 7 binden fazla kişi kuşatma bölgesinden çıkarıldı. Cuma günü 6. konvoyun yola çıkmasından sonra konvoy yabancı Şii milislerce durduruldu.

Durdurulan konvoydaki insanlara ait eşyalara ve muhaliflere ait silahlara el konulduğu ve konvoydakilerin rehin aldığı bilgisi geldi. Bu sırada Şii milislerin kendilerine direnen bir muhalif savaşçı da dahil 4 kişiyi infaz ettiği, hamile bir kadınıysa rehin alarak bilinmeyen bir yere götürdükleri öne sürüldü. Aynı anda iş makinaları ve tanklarla yolu kapatan Şii milisler, yola barikatlar kurarak konvoyun geri kalanını kuşatma bölgesine geri yolladı. Bu son ihlaller sebebiyle tahliye süreci tekrar durdu. İran ve Şii milislerin, bu kez Keferya ve Fua’nın da anlaşmaya dahil edilmesini istedikleri iddia edildi.

Anlaşmanın gösterdikleri

Halep’te muhalifler aylar süren kuşatmanın ardından muhaliflerin kuşatmayı dışarıdan kırma çabalarının başarısız olmasıyla birlikte ciddi bir çöküş sürecine girdi. Yalnızca son 2 ayda gerçekleşen rejim ilerleyişiyle kuşatma altındaki muhalif bölge 5%’e kadar düştü. Sivillerin yaşadığı trajedi sebebiyle dünya gündemine oturan Halep’te tahliye için pek çok ülkede protesto gösterileri düzenlendi.

Türkiye’nin ara buluculuk yaptığı ve Rusya ile anlaşarak yürürlüğe giren ateşkes ve tahliye anlaşması, daha ilk günden sahadaki Şii milislerce ihlal edilmeye başlandı. Anlaşmanın yalnızca Rusya ve Türkiye arasında yapılmasından İran’ın rahatsız olduğu ve bu nedenle Şii milislere anlaşmayı bozması için ön ayak olduğu öne sürüldü. Rusya’nın anlaşmayı bozan Şii grupları hedef alacağı yönündeki açıklamalarsa, ihtiyatla karşılandı.

Bütün bunlara karşın tahliye anlaşması ve devamında gelişen süreç, Esed rejimine destek veren koalisyonun, aslında önemli bir koordinasyon ve işbirliği anlayışından uzak olduğunu gösteriyor. Rejim üzerinde Rusya ve İran’ın etkinlik için rekabete girdiği belirtilirken, sahada on binlerce savaşçısı bulunan çok sayıda Şii yabancı milisin de kontrol edilmesinin güç olduğu anlaşılıyor. Esed rejiminin, Halep’i ele geçiren taraf gibi gözükse de, esasında büyük bir güç ve egemenlik kaybına uğradığı ve kendi bölgesinde Rusya ve İran’dan daha fazla söz hakkına sahip olmadığı görülüyor. Bu durumda Halep sonrasın Rusya ve İran arasında, etkinlik için rekabetin daha da artabileceği ön görülebilir. Halep ve Suriye’de yaşanan savaşın insani boyutuysa, bütün kriz boyunca en çok göz ardı edilen konu olmayı sürdürüyor.