Hama Cezaevi Ayaklanması ve Güvenlik Açığı
31 Mayıs 2016

Analiz-Haber / Suriye Gündemi

İnsan hakları örgütleri ve çeşitli organizasyonlarca sıklıkla insan hakları ihlalleriyle gündeme gelen Esed rejiminin kontrolündeki pek çok cezaevinde on binlerce mahkum bulunduğu raporlara yansıyor. Bunlardan öne çıkan Hama Cezaevindeki, çoğunluğunu “siyasi tutukluların” oluşturduğu 1200 mahkum, 2 Mayıs’ta bir ayaklanma başlattı. Ayaklanma nedeni olarak, Hama Cezaevindeki 4 “terör” tutuklusunun sürekli işkence ve insan hakları ihlalleriyle gündeme gelen Şam yakınlarındaki Sednaya Cezaevi’ne nakledileceği haberi olduğu sanılıyor. Uzun süre devam eden ve tutukluların cezaevinin kontrolünü ele geçirdiği ayaklanmanın bir süre önce anlaşmayla sona erdiği bildirilirken, 28 Mayıs’ta yeni bir ayaklanmanın başladığı bölgedeki kaynaklarca rapor edildi.

Ayaklanmanın Başlangıcı

Hama Cezaevinde toplamda yaklaşık 1200 mahkum bulunurken bu mahkumların büyük bir çoğunluğunu (850) “terörizm” suçlaması altındaki siyasi tutuklular oluşturuyor. 850 kişilik siyasi tutuklunun 441’i henüz yargılanmış değil. Hapishanedeki suçluların geriye kalanını oluşturan 350 mahkumsa, hırsızlık, uyuşturucu satıcılığı ve cinayet gibi suçlamalarla cezaevinde bulunuyor.

2 Mayıs’ta 4 siyasi tutuklunun Sednaya Hapishanesi’ne nakledilmek için koğuşlarından alınacağı sırada aynı bölümde yer alan mahkumlar ayaklanarak tutukluları almaya gelen 9 polisi ele geçirdi. Kısa sürede ayaklanma hapishanenin diğer kısımlarına da sıçrarken, mahkumlar bölmeleri ayıran kapıları yıkarak hapishanedeki fırın ve mutfağı ele geçirdi. Mahkumlar ana kapıya yığınak yaparak tahkim ederken, hapishanenin çatısı hariç bütün bölümlerini ele geçirdi.

Polis ve özel güçleri bölgeye sevk ederken rejim güçleri, aynı gün öğleden sonra gaz bombaları ve gerçek mermilerle hapishaneye yönelik saldırıya geçti. Çatı ve ana kapı da dahil hapishanenin etrafında mevzi alan rejim güçleri, içeriye girmeye çalışsa da başarısız olarak geri çekilmek zorunda kaldı. Mahkumlardan hafif şekilde yaralananlar olsa da yaşamını yitiren olmadı.

Müzakereler

Rejimin hapishaneye girememesi ve ayaklanmayı bastıramamasının üzerine rejim güçleri ve mahkumlar arasında müzakereler başladı. İlk aşamada mahkumların taleplerini reddeden rejim güçleri, hapishaneye giden elektrik ve su bağlantısını kesti ve tekrar saldırıya geçti. Ancak bu saldırı da sonuçsuz kaldı. Bunun üzerine tekrar müzakerelere dönüldü.

Yapılan anlaşmaya göre ilk aşamada 32 mahkum Salı günü serbest bırakılırken, bu mahkumlardan 8’i, Suriye Kızılayı gözetiminde muhaliflerin kontrolündeki Kalat el-Madık’a transfer edildi. Geriye kalan 24 mahkumsa rejim kontrolünde bulunan köylerine gönderildi. Çarşamba günü rejim güçleri tekrar hapishaneye saldırsa da içeri girmeyi başaramadı. Perşembe günüyse müzakerelerde Kızılayın arabuluculuğu rejim tarafından bloke edildi. Kalat el-Madık’a gönderilecek 2. grup mahkumu ise hapishane müdürü teslim alarak Kızılayın cezaevini terk etmesini istedi. Mahkumlar Kızılay ya da uluslararası organizasyonların garantörlüğünü isterken, müzakerelerde rejime güvenmediklerini açıkladı. Müzakereler sonucu 491 mahkumun serbest bırakılması yönünde anlaşmaya varılırken, ayaklanmanın sona erdiği bildirildi. Bölgedeki aşiret liderlerinden Şeyh Navaf el-Melhem, anlaşmaya kendisinin arabuluculuk yaptığını açıkladı.

İkinci Ayaklanma

Rejim güçlerinin anlaşma şartlarına uymadığı ve 9 mahkumu idam edilmek üzere Şam’a göndereceği iddiaları üzerine Hama Cezaevinde mahkumlar ikinci kez ayaklandı. Mahkumlar Hama Polis şefi ve cezaevi müdürünün de yer aldığı 11 kişiyi ele geçirdi. Rejim güçlerinin cezaevine giden elektrik ve su bağlantısını tekrar keserken, jammerlarla bölgedeki iletişimi engellediği bildirildi. 2 günün ardından cezaevindeki son durum henüz netleşmiş değil.

Uzun Süren Savaş ve Rejimin Zaafiyete Uğraması

Yaklaşık 6 yılı aşkın bir süredir devam eden Suriye iç savaşının ardından rejim güçleri insan gücü anlamında ağır bir darbe alırken, 2011 yılında 300 bin civarındaki asker sayısının son dönemlerde 70 binin altına düştüğü belirtiliyor. Düzenli ordunun neredeyse yok olduğu Suriye rejiminin, son dönemlerde büyük oranda bağımsız hareket etmeye başlayan yerel liderler ve ailelerce kontrol edilen milis güçlere dönüştüğü iddia ediliyor.

Bölgedeki en önemli kara ordularından birine sahip olan Suriye Arap Ordusu’nun 2015 yılı itibariyle 500’den fazla tankının muhalifler ve IŞİD tarafından ele geçirildiği tahmin ediliyor. Deniz gücü yok denecek kadar az olan Esed rejiminin, 2011 yılında 460 keşif ve savaş uçağı (çoğu Rus menşeili MİG ve Sukhoi modeli) 71 atak helikoptere sahip olduğu biliniyordu. 5 yılı aşan savaşın ardından Esed rejimine bağlı hava kuvvetlerinin 45 helikopterinin yanı sıra 30 savaş uçağının düştüğü ya da düşürüldüğü teyit edildi. Bunun yanı sıra 28 helikopter ve 51 savaş uçağı kaybedilen üslerde muhalifler ve IŞİD tarafından tahrip edildi. Rejimin savaş boyunca 300’den fazla pilotunu kaybettiği de kaydedilen istatistikler arasında. Hali hazırda SAO’nun Hava Kuvvetleri’nin geriye kalan kısmı 17 filodan oluşuyor.

Suriye genelinde geniş hat savaşları ve uzun süreli yıpratma savaşı devam ederken, Esed rejimi artık bütünüyle İran liderliğindeki yabancı Şii milisler ve Rusya’nın hava gücüne bağımlı hale gelmiş durumda. Kontrol ettiği bölgelerde artık güvenliği sağlayamayan rejim güçleri, yaşadığı insan kaynağı sorunu sebebiyle cephe gerisine yeterince polis gücü konuşlandıramıyor. Bütünüyle yabancı ülke ve örgütlerin yanı sıra, kendi ülkesindeki milis güçlere dönüşen Esed rejimine bağlı güçler, hali hazırda ciddi bir güvenlik zafiyetiyle de karşı karşıya.

Hama Cezaevinde yaşanan ayaklanma ve rejimin ayaklanmayı bastırmadaki başarısızlığı, rejim güçlerinin yaşadığı zaafiyeti ve demografik anlamda yaşadığı insan kaybını çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Aynı cezaevinde daha bir kaç hafta içerisinde yeni bir ayaklanmayla üst düzey yetkililerin mahkumlarca ele geçirilmesi, rejimi oldukça zor durumda bırakmış durumda. Yaşanan bu son gelişmelerle birlikte gelecekte Esed rejiminin kontrolü altındaki bölgelerde güvenlik anlamında daha büyük sorunların yaşanabileceği tahmin ediliyor. IŞİD’in sahildeki Tartus’ta ve Ceble’de gerçekleştirdiği bombalı saldırılarsa, bu durumu ortaya koyan bir diğer çarpıcı gelişme.