Şam Doğu Guta merkezli Zehran Aluş önderliğindeki Ceyş’ul İslam(İslam Ordusu – İO) grubu 8 Eylül itibariyle Doğu Guta’dan Tel Kurdi ve rejimin binlerce kadın mahkumu tuttuğu sanılan Adra Hapishanesi’ne yönelik bir saldırı başlattı. Saldırının İkinci gününde Tel Kurdi’de bulunan demir fabrikasını ele geçirdiğini ilan eden grup, Harasta ve Şam-Humus hattı boyunca ilerleyişini sürdürmeye devam etti.
Gerçekleştirilen en son taarruzdan önce Doğu Guta’da bulunan Feylak’uş Şam adlı grupla operasyon odası kurduğunu ilan eden örgüt, yeni taarruzun ismini ise “Allah Galiptir” olarak ilan etti. Grup 13 Eylül tarihli yaptığı açıklamada ilk saldırı dalgasının ardından Batı Guta yönündeki dağlık bölgeye yöneldiğini ve burada Esed kontrolünde bulunan Dahiyat al-Assad’e hakim tepeleri ele geçirdiğini ilan etti. Çatışmaların bu bölgelere yayılmasıyla Esed Rejimi’ne bağlı pek çok askeri personelin ailesi Dahiyat al-Assad bölgesini terk etmek zorunda kaldı.
İO tarafından yapılan resmi açıklamada son taarruzda rejime ait yedek kurmay heyeti merkez binası ve tünelleri, Aman benzin istasyonu, Jack şirketi, Tel Nimr noktasının tamamı, Khorasani şirketi, Peugeot şirketi, Kasyun şirketi, JMC şirketi, topçu taburu, askeri çimento deposu, Riyad Şaliş taş ocağı, zul Hemma çimento mikseri, su ünitesi, Rahmeh benzin istasyonu, Elektrik şirketi, Rus uzmanlara ait kompleks, İnşaat idare binası, Chery şirketi, Şeker şirketi kontrol noktaları ve askeri güvenlik bölümü, askeri çalışmalar kompleksi, el-Azem kulesi ve bir kaç önemli gözlem evinin ele geçirildiği ilan edildi.
Aynı açıklamada bu ilerleme sayesinde grubun Şam-Humus yolunu ele geçirdiği ve pek çok zırhlı aracın tahrip edilip bir çok zırhlı araç, ağır silah ve mühimmatınsa ele geçirildiği ifade edildi. Ayrıca rejimin kayıplarının yüzlerle ifade edildiği –henüz bağımsız kaynaklarca teyit edilmiş değil- ve rejime bağlı bir çok askeri personelin de canlı olarak ele geçirildiği açıklamada yer alan iddialar arasında. Grup adına açıklamayı gerçekleştiren “Binbaşı Ali Abdulbaki”, amaçlarının Esed rejimi ve İran destekli Hizbullah’ın yoğun saldırı ve kuşatması altında bulunan Zabadani’ye destek olduğunu ve gerçekleştirdikleri taarruzun ardından rejimin bazı birliklerini Zabadani’den çekmek zorunda kaldığını söyledi. Aynı açıklamada sıranın Zabadani’deki muhaliflerde olduğu ve İran’la “müzakere masasını” devirerek Zabadani’deki kuşatmayı kırmaları gerektiği ifade edildi.
Sık sık Suudi Arabistan’la ilişkilendirilen Zehran Aluş önderliğindeki İslam Ordusu grubu, Şam’daki en güçlü yapı olarak ön plana çıkıyor. Bazı uzmanlara göre Şam’ın rejim tarafından kuşatma altında tutulan Doğu Guta bölgesinde Aluş’a bağlı 20,000 silahlı savaşçının bulunduğu söyleniyor. Buna karşın söz konusu tahminler mevcut tablo değerlendirildiğinde abartılı gözüküyor. Buna karşın grubun Şam ve civarında en güçlü grup olduğu da yadsınamaz bir gerçek.
2013 yılında Ahrar’uş Şam, Sukur’uş Şam ve Liva et-Tevhid gibi grupların da dahil olduğu İslam Cephesi’nin kuruluşuna katılan İslam Ordusu, birleşmenin etkisiz kalması sonucu bağımsız hareket etmeye devam etti. Özellikle Ahrar’uş Şam grubuyla nüfuz mücadelesine giren Zehran Aluş, çeşitli defalar İslam Cephesi projesinin başarısızlığa uğramasının sebebi olmakla suçlandı. Buna karşın birleşmede yaşanan başarısızlığın coğrafi kopukluk ve Doğu Guta’da yaşanan çatışmadan da kaynaklandığı öne sürülebilir.
Aluş’a bağlı İO’nun son taarruzla sınırlı da olsa bir ilerleme sağladığı ve bazı stratejik noktaları ele geçirmeyi başardığı söylenebilir. Buna karşın grubun bu taarruzla Doğu Guta’daki kuşatmayı kırmasının oldukça zor olduğu da bir gerçek. Rejimin özellikle Şam ve çevresinde oldukça güçlü pozisyonlara sahip olduğu ve diğer bölgelerin aksine buradaki direncinin çok daha fazla olduğu tahminini yapabilmek mümkün. Buna karşın yine de bu taarruzun rejimi oldukça zora soktuğu da inkar edilemez bir gerçek olarak ön plana çıkıyor. Son dönemlerde yaşadığı ağır kayıpların ardından özellikle insan kaynağı sıkıntısı yaşamaya başlayan rejimin artık büyük oranda yabancı Şii milis güçlere ve Rusya’dan gelen yardıma muhtaç olduğu görülüyor. İO’nun rejim için hayati önemdeki bu bölgede gerçekleştirdiği saldırı da, kuşkusuz rejimin mevcut çaresizliğini daha fazla kaçınılmaz bir hale getirecek potansiyele sahip.