Kuzeyin Hareketli Cephesi: Lazkiye
18 Ocak 2016

Rusya’nın 30 Eylül’de başlattığı hava saldırılarının ardından, Esed’e bağlı rejim güçleri ile İranlı komutanların yönetimindeki Şii milisler ve Hizbullah’ın oluşturduğu koalisyon üç ana cephede harekete geçerek Suriyeli muhaliflere yoğun bir saldırı dalgası başlattı. Gab Ovası ve güney Halep’teki çatışmaların ardından kuzey Lazkiye cephesinde Türkmenlerin yaşadığı Bayırbucak bölgesi rejim yanlısı güçler tarafından hedef alınmış durumda. Sınırları içinde Türkmen Dağı ve Cebel-i Ekrad’ı da barından Bayırbucak bölgesi, coğrafi konumu, yükseltisi ve demografik unsurları itibarıyla Suriye’deki savaşın geleceği adına stratejik bir öneme sahip. Yine sahip olduğu hakim tepelerle Lazkiye kırsalındaki en önemli bölgelerden biri olarak ön plana çıkıyor. Türkiye’nin hemen sınır hattında yer alan Bayırbucak, konumu itibarıyla aynı zamanda muhaliflerin kontrolündeki Cisre eş-Şuğur ve İdlib kentlerine açılan kapı konumunda.

Hatay’ın Yayladağı ilçesinden başlamak üzere Lazkiye’ye kadar 60 kilometre derinlikteki ve doğu-batı yönünde 30-40 kilometre genişliğindeki Bayırbucak bölgesinde tamamen Türkmenler yaşamaktadır. Tamamına yakını Sünni olan Türkmenler, Lazkiye şehir merkezindeki Ali Cemmel Mahallesi başta olmak üzere Basit, Bayır ve Keseb nahiye ve köylerinde yaşamaktadırlar. Türkmen yerleşim yerleri demografik açıdan bitişik ve sürekli bir yapı arz etmektedir. Türkmen köyleri arasında Arap köyleri bulunmamaktadır. Türkmenler, Lazkiye’de Bayır, Bucak, Burç İslam ve Sulayıp Türkmen gibi ana yerleşim yerlerinin yanı sıra yaklaşık yetmiş kadar köy ve kasabada yaşamaktadırlar.

İki dağ silsilesinden (Türkmen Dağı Ekrad Dağı) oluşan stratejik konumdaki bölge 30 Eylül’den bu yana gerek karadan gerekse havadan yoğun bir bombardıman altında kaldı. 6 Kasım’da rejim güçleri havadan Rus destekli başlattığı saldırı dalgası sonucu Gımam köyüne girmeyi başardı ve Türkmen Dağı’nın güney kısmında hakimiyet sağladı. Bu hamlenin ardından muhalifler karşı hamleyle bölgeyi geri almaya çabaladıysa da söz konusu karşı taarruz rejime bağlı güçler tarafından püskürtüldü. Rejim yanlısı güçlerin bir diğer önemli hedefiyse, Ekrad Dağı’nın güneyinde yer alan Salma şehrini ele geçirmek. Havadan yoğun Rus uçaklarının sağladığı destek ve karadan rejim yanlısı güçlerin yoğun saldırısı sonucu şehir 13 Ocak’ta düştü.

Salma-Gımam-Cub Ahmar Hattı

Suriye’nin kuzey batısında yer alan Lazkiye’nin önemli merkezlerinden Salma bir süredir Suriyeli muhaliflerin bölgedeki önemli merkezlerinden biri konumundaydı. Muhalifler tarafından 2012 yılında ele geçirilen Salma’da, Nusra Cephesi ve Ensar el-Şam’ın güçlü olduğu ve farklı pek çok muhalif grubun da faaliyet gösterdiği biliniyordu.

Rus Ordusu tarafından 30 Eylül 2015 itibariyle aktif bir katılımla savaşa dahil olmasının ardından ülkede en yoğun cephelerden birisi Lazkiye’nin kuzeyindeki muhalif kontrolündeki Türkmen ve Ekrad Dağları oldu.

İlk aşamada muhaliflerin hakim olduğu bölgelerin güneyinden ilerlemeye çalışan rejim güçleri, Gamam köyüne odaklandı. Bir süre sonra Gamam’ın düşmesinin ardından muhalifler karşı saldırılarla kaybedilen bölgeleri ele geçirmeye çalıştı. Her ne kadar muhaliflerin Kasım’ın başlarında Gımam’ı tekrar ele geçirdiği ileri sürülse de bu iddialar doğrulanmadı. Rejim güçleri Rus hava gücünün desteğiyle saldırılarını sürdürerek pozisyonlarını tahkim etti. Muhalifleri daha kuzeye püskürten rejim, Deir Hana, Zuvik ve Nube Dağı’na yöneldi.

Daha doğuda Salma ve Cub Ahmar’a yönelik rejim saldırıları ise bir süre muhalifler tarafından başarıyla püskürtüldü. Uzun süre muhaliflere rejim yanlısı güçler arasında yoğun çatışmalara sahne olan Durin’de karşılıklı çok yoğun kayıplar yaşandı. Buna karşın Cub Ahmer’de mevziler sık sık el değiştirdi. Salma ise yoğun bir hava bombardımanına maruz kaldı. Cub Ahmer’de bir süre sonra rejim kontrolü sağladı.

Hattı Gab Ovası’ndaki Bahsa’ya kadar uzatan rejim yanlısı güçler, geniş bir bölgede muhalifleri Lazkiye’nin kuzeyinden çıkarmak için yoğun taarruzunu sürdürdü. 3 ayı aşkın bir süredir devam eden Esed rejimine bağlı güçlerin ofansında, doğuda Sirmaniye’nin güneyindeki Favru’dan, batıda Keseb, Beyt Faris’e kadar bir hatta rejim güçleri üstünlük sağladı.

Son olarak rejimin saldırı dalgasına uzun süre direnen muhaliflerin bölgedeki kalesi Salma şehri, 13 Ocak’ta, 3 ayı aşkın bir süredir devam eden saldırıların ardından düştü. Bu ilerleyişin ardından rejim muhalifleri daha da kuzeye iterek Dvayraka, Maruniyat ve Havr’a kadar ulaşmayı başardı. Hali hazırda muhalif hatlarının yaşadığı çöküş karşısında Ahrar el-Şam, Nusra Cephesi ve ÖSO’ya bağlı gruplar bölgeye sevkiyat yaparak karşı saldırılarla rejimin ilerleyişini durdurmaya çalışıyor.

Kuzey Batı Hattı

Daha kuzeybatıda, Türkiye sınırına paralel Buz Dağı, Azer Dağı ve Atira’ya yüklenen rejim, bu bölgeden de muhaliflere karşı bir baskı kurmaya çalıştı. Rus Ordusu tarafından sağlanan yoğun hava desteği ve bölgeye kaydırılan rejim yanlısı yabancı Şii milis güçleri ise, muhaliflerin gün geçtikçe daha zor durumda kalmasına neden oldu.

Muhaliflerin uzun süre çatıştığı bu bölgede Rus jetlerinin düzenlediği hava saldırıları büyük zarar verdi. Türkiye’nin angajman kurallarına göre sınırın bu kadar yakınına giremeyen Esed’e bağlı hava kuvvetlerinin aksine, Rus jetleri Türk sınırındaki pek çok bölgeyi hedef aldı. Türkiye sınırına sıfır noktadaki Yamadiye mülteci kampının bile hedef alındığı hava saldırılarının ardından 24 Kasım’da bir Rus SU-24 hava jeti sınır ihlali gerekçe gösterilerek Türk F16’ları tarafından düşürüldü.

Muhalifler Rusya ve rejim yanlısı güçler arasında yaşanan şok dalgasını değerlendirerek karşı taarruzda bulundu ve 26 Kasım’da Zaviye Dağı’nı geri aldı. Saldırıda 2 tank dahil önemli miktarda mühimmat ele geçiren muhalifler, rejim güçlerine ağır zayiatlar verdirdi. Buna karşın bölgede tekrar başlayan Rus hava saldırıları ve rejime bağlı güçlerin kara saldırısı, muhaliflerin geri çekilmesine neden oldu. Atira ve Dağdağan’da sık sık yaşanan çatışmalar ve el değiştiren mevziler tarafların ağır kayıplar vermesiyle sonuçlandı. Muhaliflerin bütün hamlelerine karşın rejim güçleri sınırlı da olsa Türkiye’ye paralel ilerleyerek Atira’ya kadar girmeyi başardı.

18 Ocak itibariyle muhalifler gerçekleştirdikleri karşı taarruzla Atira da dahil bazı bölgeleri geri aldığını duyurdu ancak henüz bu iddialar doğrulanmış değil.

Muhtemel Senaryolar

Esed Rejimi’nin 2015 yılı boyunca yaşadığı ağır kayıpların ardından savaşı sürdüremeyecek bir noktaya gelmesiyle Rusya ülkeye doğrudan müdahale etme kararı aldı. İranlı general Kasım Süleymani’yle Moskova’da geçtiğimiz yaz yapıldığı öne sürülen toplantıda, Esed rejiminin çöküşünün önüne geçmek için yeni bir plan üzerinde anlaşıldığı öne sürülmüştü. Plana göre Rusya ve İran Suriye’deki iç savaşta şimdiye kadar destekledikleri Esed rejimine daha aktif bir biçimde destek sağlayacak, Rusya hava gücü ağırlıklı, İran’sa karadan aktif olarak savaşa dahil olacaktı.

2015 Eylül ayı boyunca Rusya’nın Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği askeri yığınak uluslararası medyaya da yansıdı. Lazkiye’de Humeymim Hava Üssü etrafında gerçekleştirilen genişletme çalışmaları ve ardından Rus ordusuna ait savaş jetlerinin bölgeye konuşlandırılması ve ülkeye yapılan askeri personel sevkiyatı, Eylül ayı sonu itibariyle ülkede yaşanan iç savaşı farklı bir boyuta taşıdı.

Rus Ordusu’nun 30 Eylül’den itibaren başlattığı hava saldırısı dalgasıyla muhaliflerin hakim olduğu bölgeler yoğun bir biçimde hedef alındı. Genellikle muhaliflere ait Lazkiye, İdlib ve Halep gibi bölgelerde süren Rus hava bombardımanı, karada İran destekli yabancı Şii milislerle yeni bir saldırı dalgasına dönüştü. Güney Halep hattı, kuzey Hama ve Lazkiye’de bu ikili kombinasyonun güçlü birlikteliğiyle muhaliflere yönelik ağır bir baskı oluşturuldu.

Uzun süre devam eden savaşın ardından savaşa elverişli nüfusu, ordu, mühimmat ve hava gücünü büyük oranda yitiren Esed rejimi, Rusya ve İran’ın sağladığı taze kanla yeniden kaybettiği bölgeleri ele geçirme hamlesi başlattı.

Bütün bu yeni saldırı dalgasında en önemli eksen, kuşkusuz kuzey batıdaki Lazkiye taarruzu oldu. Rejimin varlığı için hayati öneme sahip bu bölgeden muhaliflerin çıkarılması için oldukça agresif bir taarruz dalgası başlatılarak, bölge rejim karşıtı unsurlardan temizlenmeye çalışıldı. Buna karşın hala söz konusu hedefe ulaşılabilmiş değil.

Rusya ve İran’ın destek verdiği yeni saldırı dalgasında hızlı bir zafer kazanmayı hedefleyen strateji, çatışmaların sürmesi ve muhaliflerin belli ölçüde mevzilerini korumasıyla akamete uğrayabilir. Özellikle Viyana Görüşmeleri ve benzeri siyasi çözüme yönelik hamlelerde rejimin elini güçlendirmeyi de amaçlayan söz konusu agresif taarruz dalgası, kısa sürede istediği sonucu elde edememesi halinde Esed rejiminin daha büyük sorunlarla karşılaşmasına neden olabilir.

Lazkiye’de yeni taarruzla rejimin elde ettiği kazanımlar önemli olmakla birlikte hala sınırlı düzeyde. 3 aydan uzun bir sürede çok yoğun insan ve mühimmat kaybını göze alarak gerçekleştirilen saldırıyla kısıtlı bir ilerleme sağlanması, uzun vadede bu kazanımları da riske ediyor.

Muhaliflerin Rus hava taarruzundan bu yana herhangi bir taarruzda bulunmamış olması, Rusya ve İran destekli Şii güçleri yıpratmaya yönelik bir strateji olarak yorumlanıyor. İlk saldırı dalgasının dinmesini bekleyecek olan muhaliflerin, yıpranıp yoğunluğu azalan saldırıların ardından tekrar karşı taarruzlara başlayacağı ön görülüyor. Bu süreçte kayıplarını minimize etmek isteyen muhalifler, rejimi destekleyen güçleri mümkün olduğunca yıpratıp geniş bir alana yaymayı hedefliyor.

Buna karşın muhaliflerin özellikle hava saldırılarında yerleşim yerlerinin hedef alınması ve Ruslar tarafından izlenen insansızlaştırma stratejisi üzerlerindeki baskıyı artırıyor. Bunun yanı sıra İran destekli Şii milislerin uyguladığı “scorched earth policy” (yakıp yıkma taktiği) muhalifler ve sicil nüfus için savaşın maliyetini gün geçtikçe artırıyor.

Esed rejiminin kısa sürede Cisr eş-Şuğur’u almak istediği rejim yanlısı kaynaklarca da ifade ediliyor. Lazkiye taarruzunun önümüzdeki bahar aylarına kadar belirtilen hedeflere ulaşamaması halindeyse, bu durumun rejim için oldukça ağır sonuçlar doğuracağı anlaşılıyor. Esed rejiminin nir şekilde bu hedeflere ulaşması halindeyse, muhalifler İdlib’e sıkışarak çok riskli bir durumla karşı karşıya kalacak.

Hali hazırda son 3 aylık performans değerlendirildiğindeyse, rejim yanlısı güçlerin hedefledikleri amaçlardan oldukça geride olduğu gözleniyor. Muhaliflerinse hala savunma pozisyonunu korudukları anlaşılıyor. Gerek kuzey Lazkiye, gerekse Suriye’nin genelinde muhaliflerle rejim arasındaki dengenin, önümüzdeki 3 ayın ardından dramatik bir biçimde değişebileceği senaryolarla karşılaşması oldukça muhtemel.