PKK/PYD ile Mücadelede Sincar’ın Stratejik Önemi
Zeytin Dalı Harekâtı (ZDH) çerçevesinde Afrin’i terör unsurlarından temizleyen Türkiye, bir taraftan Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın uzantılarıyla mücadelesini sürdürürken, diğer taraftan Kuzeydoğu Irak’ta Sincar başta olmak üzere Irak’taki PKK unsurlarıyla da mücadelesini sürdürmektedir. Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından, Sincar’daki PKK varlığına müsaade etmeyeceğini kesin bir dille ifade ederek, Irak’ın kuzeyinde PKK’yla mücadelede Sincar’ın öncelikle hedef olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü Sincar hâlihazırda örgütün Irak-Suriye hattındaki terör geçişkenliğinin ana istasyonu niteliği taşımaktadır. Özellikle Sincar üzerinden Irak-Suriye arasındaki Fişhabur sınır kapısı Kandil ve örgütün Suriye’deki kantonları arasında bir ikmal istasyonu olarak kullanılmaktadır.
Örgüt, Suriye’de olduğu gibi, DAEŞ terör örgütünün kendisine sunduğu imkânlardan yararlanarak Sincar’da alan kazanmıştır. DAEŞ terör örgütü 2014 yılı Ağustos ayında Sincar’a girmiş, KDP peşmergesi Sincar’dan Zummar’a çekilmiştir. PKK, DAEŞ terör örgütünün saldırılarıyla kırılganlaşan güvenlik ortamını kullanıp, ABD’nin de desteğiyle Sincar’da konuşlanmıştır. PKK, Sincar’daki varlığını kalıcı hale getirmek için bölgedeki Yezidi halkı kendi ideolojisi çerçevesinde örgütleme gayreti içinde girmiştir. Şengal Kurucu Meclisi, Kadın Özgürlükleri Hareketi, Şehit Afrin Akademisi gibi yapılarla bölgedeki siyasi ve sivil varlığını perçinlemeye çalışırken, Sincar dağında barınak, haberleşme merkezleri, mühimmat depoları ve komuta merkezleri oluşturmuştur. Örgütün Kandil-Sincar hattındaki Mahmur kampı da dikkate alındığında, Irak’ın kuzeyinden Suriye’nin içlerine doğru kitleleri de istismar edebileceği bir hat oluşturmak istediği görülmektedir.
PKK’nın varlığı Türkiye’yi rahatsız ettiği gibi Kuzey Irak yönetimini de rahatsız etmiş, 2017 yılı Mart ayında KDP destekli Rojova Peşmergeleri Sincar’a operasyon yaptığında Türkiye bu operasyona olumlu yaklaşmıştır Ancak, PKK ve türevlerini destekleme stratejisi benimseyen ABD bu gerginlik ve çatışmanın “DAEŞ’le mücadeleyi olumsuz etkilediği” bahanesini öne sürerek KDP üzerinde baskı oluşturmuş ve gerginliğin PKK lehine sonlandırılmasına imkân sağlamıştır. Bunun yanında o dönemde IKBY ile gergin ilişkileri olan Bağdat yönetimi, PKK ile ilişkisi olan Sincar Yezidilerini maaşa bağlayarak IKBY’yi bölgede dengelemek istemiştir. Ayrıca IKBY’deki KDP’ye muhalif KYB ve Goran Hareketi gibi unsurlar KDP-PKK gerilimde PKK’dan yana bir söylem benimsemiştir.
Fırat Kalkanı Harekâtı (FKH) ile teröre karşı yeni bir strateji çerçevesinde hareket etmeye başladığı ortaya koyan Türkiye Rojava Peşmergelerinin PKK karşısında istenilen neticeyi alamamasının ardından o dönemde Sincar-Karaçok’a havadan operasyon yapmıştır. Türkiye’nin bu adımları bundan sonra bölgede oyun değiştirici hamleler yaparak, kendi ulusal güvenliği ve bölge istikrarı adına etkin rol alacağını ve diğer aktörlerin kabul etmeye mecbur kalacağı yeni gerçeklikler yaratacağını ortaya koymuştur.
Teröre Karşı Önleyici Müdahale
Suriye ve Irak başta olmak üzere, Ortadoğu’da güvenlik sektörünün melezleştiği, devlet ve dışı arasındaki sınırlarının silikleştiği, terör örgütlerinin alan kazandığı bir ortamda Türkiye “önleyici müdahale” merkezli bir güvenlik stratejisi benimsemiştir. Bu kapsamda Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki terör kaynaklarına yönelik harekât ve operasyonlar yapmaktadır. İç içe geçmiş ve müteakip taktik hamleler şeklindeki harekât ve operasyonlar, bir ‘grand’ stratejinin uygulama adımlarıdır. Fırat Kalkanı Harekâtı (FKH), 2017 yılı Nisan ayında Sincar ve Karaçok bölgelerine hava operasyonları, Türkiye içinde kırsal alanda PKK terör örgütüne yönelik operasyonlar, Zeytin Dalı Harekâtı (ZDH), Sincar’a operasyon yapılacağının sinyallerinin verilmesi, Irak’ın kuzey doğusunda Kandil’in kuzeyindeki Zap, Havaşin ve Hamere gibi terör kamplarına yönelik hava operasyonları “önleyici müdahale” stratejisi çerçevesinde hayata geçirilmiştir/geçirilmektedir. Türkiye, sınır ötesindeki tehditlere yönelik meşru müdafaa hakkını yeni bir angajman retoriği olarak kullanmakta tereddüt etmediğini ortaya koymaktadır.
DAEŞ ve PKK gibi örgütle karşı çok yönlü bir mücadele veren Türkiye, çok bileşenli, yerel, bölgesel ve küresel denklemi yöneterek ülkemizin ve bölgenin istikrarını merkeze alan bir strateji çerçevesinde hızlı taktik hamleler yapmaktadır. DAEŞ terör örgütüyle mücadelesini FKH’yla terörün kaynağına taşıyan Türkiye, 2016 yılı Ağustos-2017 yılı Mart ayları arasında terörü kaynağında yok etmiştir. FKH’nın başarıya ulaşmasının hemen ardından, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), 25 Nisan’da Irak’ın kuzeyindeki Sincar Dağında ve Suriye’nin kuzeyindeki Karacok’ta 20 terör hedefini havadan vurarak, Irak ve Suriye PKK’sı arasındaki geçiş hattını kırmak istemiştir. Aynı hedefler doğrultusunda Karaçok-Malikiye-Cizre ve Nusaybin üzerinden Türkiye içine uzanan terör hattını kırmış, diğer taraftan da Türkiye içinde kırsal alanda PKK unsurlarını ezmiştir. Bir diğer ifadeyle, PKK’nın Suriye’nin kuzeyindeki koridorunu, Irak-Suriye hattındaki yatay terör koridorunu ve Irak-Suriye-Türkiye hattındaki dikey terör koridorunu ve terörün Türkiye’deki uzantılarını tek tek fakat bir bütün olarak hedef almıştır.
ZDH ile Afrin PKK unsurlarından temizlenmiştir, ZDH’nin Irak’taki PKK varlığına yansımaları olacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Türkiye, bir taraftan Sincar operasyonun sinyalleri verirken, diğer taraftan PKK’nın, Kuzey Irak’ın doğusundaki Zap, Havaşin ve Hamere gibi kamplarını vurmaktadır. Bir başka ifadeyle Türkiye, ZDH ile Irak ve Suriye PKK’sının Türkiye’nin güney sınırında oluşturmak istediği terör koridorunun Batı Suriye kısmına kesin bir darbe vurmuştur. Sincar operasyonuyla terör hattının Irak-Suriye sınırındaki terör geçişkenliğini engellemeyi hedeflemektedir. Bunun yanında Irak’ın kuzey doğusundaki terör kamplarını hedef alarak PKK’yı Kandil’de sıkıştırarak harekât kabiliyetini kısıtlamak istemektedir.
Sincar’a müdahale ve konjonktürel imkânlar
ZDH ile Afrin’in PKK unsurlarından temizlenmesi, yerel ve bölgesel bütün dengeleri Türkiye lehine değiştirdiği gibi; ABD’nin PKK’ya ilişkin geri adım atması neticesini vermiştir. Türkiye, Sincar konusunu gündemde tutarak kuzey Suriye’deki terörle mücadele kararlılığının Kuzey Irak’ta da sürdüreceği mesajı vermektedir. Türkiye’nin ısrarcı tavrı Irak’taki dengelerle birlikte okunduğunda, Sincar’ı terörden arındırma imkânı 2017’ye nazaran daha olgunlaşmıştır. Özellikle IKBY’nin bağımsızlık referandumu sürecinde Ankara-Bağdat hattındaki yakınlaşma, Sincar’a ilişkin hassasiyeti noktasında Bağdat’ın Türkiye’ye yakın durması neticesini vermiştir. Fakat Ankara-Bağdat hattında terörle mücadele işbirliği stratejisinin netleştirilmesi için Irak’ta 12 Mayıs’ta gerçekleştirilecek seçimleri beklemek gerekecek gibi görünüyor. Bağdat yönetiminin Sincar’a askeri sevkiyatı, Bağdat’ın Sincar’da terörle mücadeledeki kararlığı şeklinde okunabilir. ABD, Afrin’de Türkiye’nin terörle mücadele kararlılığını görmüş, PKK aleyhine geri adım atmak zorunda kalmıştır. Bu nedenle Sincar konusunda geçmişe nazaran daha yumuşak bir pozisyon alacaktır. IKBY, bağımsızlık referandumu sonrasında derin bir siyasi, ekonomik ve diplomatik krize girmiştir, bu nedenle Türkiye ile karşı karşıya gelmekten kaçınacaktır. Bütün bunlar dikkate alındığında yaz aylarına doğru Sincar’a operasyon için uygun bir ortam oluşacaktır.
Türkiye, ayrıca sert gücünün yanında attığı adımların diplomatik yönünü sıkı bir şekilde dokumaktadır. Sincar’daki PKK varlığını Irak açısından da bir sorunsala dönüştürerek, Irak’ın Türkiye’nin yanında pozisyon alması için Türk yetkililer Irak’a üst düzey ziyaretler gerçekleştirmiştir. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu 2018 yılı Ocak ayında Irak’ı ziyaret ederek Sincar ve Kuzey Irak’ta terörle mücadele konusunu ele almıştır. Genelkurmay Başkanı Hulisi Akar, 2018 yılı Mart ayında Irak’a bir ziyaret gerçekleşmiş, sınır güvenliği ve terörle mücadele konularında ivme kazanan ikili askeri ilişkileri değerlendirmiştir.
Türkiye, ayrıca, Bağdat’ın “ulusal egemenlik” kavramı üzerinden Türkiye’nin Sincar’a müdahalesine mesafeli durduğunun farkında olduğunun işaretlerini vermektedir. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “halledecekseniz siz halledin, halledemiyorsanız bir gece ansızın Sincar’a gireriz, oradaki PKK’lıları da temizleriz. Eğer dostsak, kardeşsek bize gerekli kolaylığı sağlayacaksanız” yönündeki ifadeleri bunu ortaya koymaktadır. Ankara, bu açıklamalarda, Bağdat’ın Sincar’a kendi askeri kapasitesiyle mücadelesini sonuçları itibarıyla değerlendireceğinin, PKK varlığının devam etmesi durumunda müsamahakar olmayacağının altını çizmektedir.