Rakamlarla Suriye’nin Sosyo-Ekonomik Durumu
04 Mayıs 2016

Analiz-Haber / Suriye Gündemi

ESCWA ‘Batı Asya için Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Komisyonu’ ve ‘St Andrews’ Üniversitesi’nin ortak hazırladığı ‘Savaşın Beşinci Yılında Suriye’ raporu Suriye’nin sosyoekonomik durumunu geldiği noktayı araştırdı.
Rapor, Suriyelilerin 2010 yılında 28% iken şimdi 80%’i yoksulluk sınırı altında yaşadığını, ayrıca Suriye’de 13.5 milyon kişi yardıma muhtaç olduğunu açıkladı. Beklenen yaşam süresi ise beş yıl savaş neticesinde 70’ten 55.4’a düştü.

Öte yandan, Suriye gayri safi yurtiçi hasılası GSYİH 60.2 milyar dolar ’den 27.2 milyarı düştüğü belirlendi, o da Suriye ekonomisi yaklaşık 55% daralma yaşadığı anlamına geliyor. GSYİH’nın düşmesine paralel şekilde devlet bütçesi de muazzam bir oranda gerilemiş durumda. Bütçe harcamalarının büyük kısmını dış yardımlar sayesinde gerçekleştiren Esed rejimi ülke para birimi olan Suriye lirasının değerini de korumak ta çok zorluk çekiyor.

Raporun açıkladığı rakamlara göre Suriye’de tarım için gayri safi yurtiçi hasılası 60% daralma yaşamış, o da gıda fiyatlarını yüklemesi sebep olmuş durumda. Ayaklanmanın başladığı ay Mart 2011’den bu yana pirinç ve un fiyatları 723% artmış, 2015 yılında un tonu fiyatı Şam’da 444 dolara kadar çıkmış. Yüksek enflasyon Suriye’de muhalefetin kontrol ettiği yerlerde olduğu gibi Esad kontrolünde yaşayan Suriyeliler için de büyük bir zorluk ve sıkıntı yaratmıştır.

Beş yıl süren savaşın sağlık hizmetlerine etkisi de raporda yer aldı. 2010 yılında Suriye genelinde 493 büyük hastane bulunurken, 2015 yılına geldiğimizde 165 hastane yok edilmiş, 170 hastane (34%) hizmetin dışında kalmış, 69 hastane ise (14%) cüzi olarak çalışmakta.

Ayrıca doktorların sayısında da ciddi bir azalma yaşanmış. 2015 yılında her 1442 Suriyeli için bir doktor bulunuyor, bu oran ise 2010 yılında 661/1 idi.

Raporun sunduğu rakamlar ve sahadan gelen diğer verilerle birlikte okunduğunda Suriye rejiminin ekonomik açından aldığı dış yardımlara rağmen ciddi bir sürdürülebilirlik problemi ile karşı karşıya olduğu ve adeta bir yıpratma savaşına dönen Suriye krizini daha ne kadar eko-politik bağlamda taşıyabileceğine dair ciddi soru işaretleri oluşturduğu ortaya çıkıyor.