SETA Dış Politikalar Araştırmacısı Acun, “İdlib bağlamında son askeri harekatlarda rejim, Rusya ve İran’ın 150’den fazla hastane ve polikliniği doğrudan vurduğunu biliyoruz.” dedi.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Dış Politikalar Araştırmacısı Can Acun, İdlib’deki ateşkesin geleceği, İran destekli yabancı terörist savaşçılar üzerinden ülkede Kovid-19 yayılması, terör örgütü YPG/PKK’nın eylemleri ve İsrail-İran-ABD-Rusya cephesinde yaşanan son gelişmeleri AA muhabirine değerlendirdi.
Suriye sahasında askeri olarak son dönemdeki en önemli gelişmenin, rejimin Rusya ve İran’ın yardımıyla, İdlib’e yönelik başlattığı kapsamlı harekat olduğunu belirten Acun, Türkiye’nin bunu önlemeye için bölgedeki hareket tarzını değiştirmek durumunda kalarak, Bahar Kalkanı Harekatı ile müdahale ettiğini söyledi.
Harekatta rejime insansız hava araçlarıyla ağır kayıplar verdirildiğini anımsatan Acun, “Türkiye ve Rusya’nın da İdlib sahasında karşı karşıya geldiğini gördük. Ancak nihayetinde taraflar, Moskova’da anlaşmaya vardılar.” dedi.
Acun, rejimin, Rusya ve İran’ın desteğiyle İdlib’in tamamını ele geçirmeye yönelik bir strateji benimsediğini anımsatarak, “Ancak Türkiye attığı etkili adımlarla bunu engellemeyi başardı.” ifadelerine yer verdi.
SETA uzmanı Acun, ateşkesin kalıcılığını ve tarafların ateşkesi bozma girişimlerini şu şeklide özetledi:
“Anlaşmanın zeminine baktığımızda şu anda Türk ordusunun özellikle M4 hattı üzerinde Eriha’dan Cisir Eş Şuğur’a kadarki güzergahta özellikle kontrolü tamamen sağladı. Burada Türk ordusu, askeri tahkimatını arttırarak özellikle M4 üzerinde çeşitli askeri noktalar oluşturarak kontrolü sağlamaya çalışıyor ancak bu anlaşmaya karşı çıkan özellikle radikal yapılanmaların da çeşitli hamleler yaptığını anlaşmayı bozacak şekilde bir askeri eylemsellik içerisinde olduğunu görüyoruz. Bunu engellemeye yönelik Türkiye’nin attığı adımlar söz konusu. Rejimin anlaşmanın ruhuna aykırı bir şekilde zaman zaman ateşkesi bozarak muhalif bölgeleri bombalamaya çalıştığını görüyoruz. Bunlar küçük çaplı gerginlik oluştursa da temelde anlaşma şu ana kadar yürürlükte ve varlığını devam ettiriyor.”
Ateşkes anlaşmasının büyük ölçüde uygulandığını dile getiren Acun, Türkiye’nin İdlib’de güvenli bölge inşa adımlarını şöyle aktardı:
“İdlib’in geleceği açısından en azından İdlib’in kuzeyinde M4 ve M5 kuzeyinde sivillerin korunabileceği bir alan oluşturulmuş durumda. Türkiye’nin temel hareket tarzına baktığımızda artık sadece askeri noktalar üzerinden bölgede varlığını sürdürmekten ziyade tamamen bir alan hakimiyeti içerisine girmeye başladığını görüyoruz. Bu da İdlib’de orta vadede Türkiye’nin eliyle güvenli bölge oluşturulabilmesi anlamına geliyor.”
YPG/PKK’nın temel stratejisi, istikrarı bozmak
Acun, terör örgütü YPG/PKK’nın son dönemde yeni hareket tarzıyla özellikle Türkiye’nin kontrol ettiği bölgelere saldırı girişimi gerçekleştirdiğini, temel stratejisinin söz konusu bölgelerde istikrarı bozmaya çalışmak olduğunu vurguladı.
Özellikle Barış Pınarı Harekatı bölgesine terör örgütü YPG/PKK unsurlarının zaman zaman saldırı girişimleri içerisinde olduğunu anımsatan Acun, bunların önlendiğini ifade etti.
İsrail, Rusya’nın nüfuzu ile İran’ın varlığını törpülemeyi amaçlıyor
Deyrizor’da El Bukemal ilçesinin kuzeyine kadar uzanan geniş alanda İran’a bağlı milis unsurların, Devrim Muhafızlarının, Kudüs güçlerinin varlığını arttırmaya çalıştığını dile getiren Acun, şöyle devam etti:
“İran güçlerinin Halep’e kadar uzanan, İdlib’in güney bölgelerine kadar uzanan bir derinlikte Şam’a doğru, aşağıya doğru Kuneytra’ya kadar giden bir hatta hareketliliği varlığı devam ediyor. İran’ın da burada Devrim Muhafızları üzerinden yine Lübnan Hizbullahı’nın aktif bir şekilde hareketlilik içerisinde olduğunu biliyoruz. Bu, ciddi anlamda İsrail’i rahatsız ediyor. İsrail de zaman zaman bu bölgelere yönelik hava harekatı düzenleyerek İran’ın bölgedeki varlığını hedef alıyor. Tabii İsrail’in temelde yaptığı şey doğrudan İran’a bağlı güçleri vurmakla birlikte aynı zamanda Rusya üzerinden İran’ı bölgeden çıkarmaya yönelik bir denklemi hayata geçirebilmek.”
Şii milisler rejimin kontrolündeki bölgelerde koronavirüsü yayıyor
Acun, koronavirüsün İran destekli Şii milisler üzerinden Deyrizor’dan Suriye’ye girmesinin söz konusu olduğunu vurguladı.
Lübnan üzerinden de kontrolsüz insan hareketleri ile virüsün Suriye’ye taşındığını belirten Acun, “Şii milis hareketliliğin yanı sıra Şii hacıların da yine Seyyide Zeyneb Türbesi gibi bölgeleri ziyaret etmesi ile birlikte virüs Suriye sahasında yayılmış durumda. Sağlık sistemi tamamen çökmüş durumda.” diye konuştu.
Acun, test kitinin sınırlı sayıda olması nedeniyle hastalığın Suriye’deki boyutlarının henüz bilinmediğini kaydetti.
Can Acun, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye’nin özellikle kurtarılmış bölgelerde yaptığı hastane yatırımları belli bir nebze durumu iyileştirmiş olsa da ülke genelinde ciddi sorunlar devam ediyor. Özellikle de İdlib bağlamında son askeri harekatlarda rejim, Rusya ve İran’ın 150’den fazla hastane ve polikliniği doğrudan vurduğunu biliyoruz. Bu da virüsle mücadele etmeyi gerçekten zorlaştıran bir durum oluşturdu.”
Uluslararası toplumun ve Dünya Sağlık Örgütü’nün harekete geçmesinin gerektiğini vurgulayan Acun, muhaliflerin İdlib ve diğer bölgelerde sağlık anlamında desteklenmeye ihtiyaç duyduklarını söyledi.
Acun, milyonlarca insanın kamplarda hayatını sürdürdüğünü, bu nedenle sosyal mesafe oluşturmasının mümkün olmadığını dile getirerek, “İnsanlar iç içe bu kamplarda yaşamak durumunda kalıyor.” dedi.
Kaynak: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/rusya-ve-iranin-saglik-tesislerini-vurmasi-idlibde-kovid-19la-mucadeleyi-zorlastirdi/1798326