SDG(Syrian Democratic Forces – Suriye Demokratik Güçleri)’nin 23 Aralık tarihinde Doğu Halep’le Rakka’yı birbirine bağlayan hat üzerindeki ‘Tişrin Barajı’nı özgürleştirme operasyonu’nu başlattığını duyurdu. Fırat Üzerinde bulunan baraj, IŞİD açısından önemli bir enerji kaynağı olmasının yanında, Doğu Halep’teki kontrol altında tuttuğu bölgelerle Rakka’daki merkezleri arasındaki bağlantıyı sağlayan bir geçiş koridoruydu. Geçtiğimiz haftalarda doğudaki Haseke’den batı’daki Kobane-Ayn el-Arab’a büyük konvoylarla askeri sevkiyat yaptığı gözlemlenen SDG-YPG güçlerinin ana hedefinin Tişrin Barajı ya da Carablus olacağı ön görülmüştü.
PYD-YPG güçlerinin kontrolündeki Sarrin’in hemen güneyindeki Saharic köyünün alınmasıyla başlayan operasyonun ilk gününe girildiğinde 8 köy IŞİD’den ele geçirildi, ikinci gün ise Fırat kıyısındaki önemli Bucak köyü de dahil pek çok nokta ele geçirilerek Tişrin Barajı’na 5 km mesafe kadar yaklaşıldı. Operasyonun üçüncü günü ise SDG güçleri Tişrin Barajı’na ulaştıklarını ilan ederek Sarrin’in güneyinden Tişrin Barajı’na kadar uzanan Fırat kıyısı boyunca bütün köylerin ve mezraların ele geçirildiğini duyurdu. Son gelen raporlara göre SDG güçleri Baraj üzerinden Fırat’ı geçerek Batıya doğru ilerleyişini sürdürüyor.
Beklenenden hızlı gerçekleşen ilerleyiş sonucu Sarrin’in güneyindeki IŞİD savunma hatları çökmüş, koalisyon bombardımanı karşısında fazla tutunamayan IŞİD güçlerine karşı SDG güçleri hızlı bir ilerleyiş gerçekleştirerek üç günün ardından Tişrin Barajı’na ulaşmayı başarmıştır. IŞİD’in daha önce de benzer durumlar karşısında fazla direnemediği biliniyor. Koalisyon güçlerinin gerçekleştirdiği yoğun bombardıman oldukça etkili olup, daha önce Tel Abyad, doğu, batı ve güney Haseke’deki çatışmalarda da benzer tablolar ortaya çıkmış ve IŞİD güçleri ilerleyen YPG güçleri karşısında fazla tutunamayarak çekilmek zorunda kalmıştı.
Son operasyonla ilgili ANHA’ya röportaj veren SDG komutanı ve aynı zamanda YPG üyesi olan Dicvar Hebat, yaptığı açıklamalarda koalisyon güçlerinin gerek mühimmat, gerekse hava saldırılarıyla operasyona destek verdiğini belirtti. Operasyona Rus ordusunun herhangi bir desteği var mı şeklindeki soruya, yalnızca koalisyondan destek aldıklarını, Rus ordusunun Rakka’yı bombalamasına rağmen operasyona aktif anlamda bir destek vermediğini ve aralarında bir koordinasyon olmadığını ifade etti.
Operasyona YPG’li Kürt güçlerinin yanı sıra, SDG kapsamında yüzde 30 oranında Arapların da katıldığını açıklayan Hebat, Türkiye’nin Fırat’ın batısına geçilmesinin kırmızı çizgisi olduğu hatırlatılması üzerine, ‘gereken nereyse oraya kadar gidileceğini’ ifade etti.
Tişrin Barajı’nın Önemi
Halep’in doğusundaki Fırat Nehri üzerinde büyük bir baraj olan Tişrin, Halep’in doğusuyla Rakka’yı birleştiren önemli bir geçiş noktası olarak da ön plana çıkıyor. Doğu Halep’teki en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Menbic’e oldukça yakın olan Tişrin Barajı, aynı zamanda bölge için önemli bir enerji merkezi. Daha önce IŞİD’in ele geçirdiği barajdan elde edilen enerjiyi kullandığı ve Halep civarındaki Esed rejimine ait bölgelere uzanan elektrik hatlarından da enerji sattığı rapor edilmişti.
Suriye’nin kuzeyindeki dengeler açısından büyük bir öneme sahip olan stratejik Tişrin Barajı, SDG-YPG’nin Fırat’ın batısına geçme stratejisi için son derece hayati bir konuma sahip. Daha önce IŞİD hakimiyetindeki Carablus’tan Fırat’ın batısına geçmeye çalışan YPG güçleri, Türkiye’nin top atışlarıyla müdahalesi sonucu başarısız olmuştu. YPG’nin Fırat’ın batısına geçişini ‘kırmızı çizgi’ olarak açıklayan Türkiye’nin bu hamlesine karşı, SDG-YPG güçleri güneyden dolaşarak Fırat’ın batısına geçmeye çalışıyor. Uzun süredir Afrin’den Haseke’ye kadar bütün bir Türkiye sınırı boyunca Suriye’nin kuzeyinde hakimiyeti ele geçirmek isteyen PYD-YPG güçleri, bu hedefe ulaşmak için yeni bir hamleyle Tişrin Barajı’nı deniyor.
Doğu Halep’te Muhtemel Senaryolar
SDG-YPG’nin barajın batısına geçerek Menbic’e yürümesi halinde IŞİD’in oldukça zor durumda kalacağı ve Türkiye sınırındaki doğu Halep hakimiyet bölgesiyle, Rakka’daki merkezinin irtibatının tamamen kopacağı ve bu bölgedeki hakimiyetini kısa sürede yitirebileceği ihtimali güçleniyor. Türkiye’nin bu durum karşısında müdahale şansı oldukça az görünüyor. Türkiye sınırında bulunan Carablus’un aksine Tişrin, Menbic hattı kilometrelerce içeride kalıyor ve Türk Ordusu’nun bu noktada SDG-YPG güçlerinin ilerleyişini durdurma imkanı bulunmuyor. Topçu atışı menzilinin dışında olan bu bölgeye Türkiye’nin hava kuvvetleriyle müdahalesi de iki açıdan riskli. Birincisi söz konusu hava sahasını hali hazırda SDG-YPG’ye destek veren koalisyon güçlerinin kullanması ve ikincisi ise Rus uçağının düşürülmesinin ardından Rusya’nın Suriye hava sahasına girebilecek herhangi bir Türk jetini düşürme ihtimali. Bunun yanı sıra böylesi bir hamlenin Türkiye’nin açıkça IŞİD’e yardım ettiği yorumlarına yol açacak olması.
Bütün bu tablo içerisinde asıl dikkate değer gelişme ise, IŞİD’in doğu Halep’teki hızlı çöküşü sonrası bu boşluğu kimin dolduracağı. Son günlerde Türkiye sınırı boyunca doğuya doğru Suriyeli muhaliflerin IŞİD’e karşı yavaşta olsa ilerlediği gözleniyor. IŞİD’in Tişrin Barajı ve ardından Menbic’i düşürmesi halinde çöküş senaryosu karşısında bu grupların hızlı bir hamleyle Carablus’a kadar Türkiye sınırını kontrol altına almak isteyebileceği öngörülebilir. Buna karşın son günlerde Kuveyris’i ele geçirmesinin ardından Deyr Hafir’e doğru ilerleyen Esed rejimine bağlı güçler, gelişmelerin hızlanması karşısında kuzeyde Bab şehri, güneyde ise Meskana’ya doğru uzanmaya çalışabilir. Her halükarda IŞİD’in doğu Halep’teki kontrol altında tuttuğu bölgeler, gelecekte SDG-YPG, Suriye muhalefeti ve Suriye rejimi arasında büyük bir hakimiyet mücadelesine sahne olacak gibi görünüyor.
Bu bölgede IŞİD’in hakimiyetini yitirmesi Türkiye’yle olan bağlantısını tamamen keseceği gibi, IŞİD’in diğer bölgelerdeki varlığını da kaçınılmaz olarak zayıflatacaktır. Kuşkusuz bu hamlenin en büyük kazananı ise, Afrin’den Haseke’ye Türkiye sınırı boyunca kuzey Suriye’yi hakimiyeti altına almak isteyen PYD-YPG olacaktır.