Sıradaki Hedef Doğu Guta mı?
27 Aralık 2016

Analiz – Haber / Suriye Gündemi

Halep’teki muhalif bölgede bulunan sivil ve savaşçıların çıkarılma işleminin tamamlanmasının ardından, İran medyasında, Suriye Ordusu Yüksek Komutanlığı tarafından yeni hedefin Rif Şam’da yer alan Doğu Guta olacağı haberleri yer aldı. İran merkezli Farsnews’e göre rejim güçleri bölgeye çok sayıda konvoyla sevkiyat yapmaya başladı. Uzun süredir kuşatma altında bulunan ve özellikle son bir yılda çok yoğun bir biçimde baskı altında alınan Doğu Guta paketi, Suriyeli muhalifler için en önemli merkezlerden biri.

Gerek yüzölçümü, gerekse nüfus yoğunluğu olarak, geçtiğimiz haftalarda boşaltılarak rejim güçleri tarafından ele geçirilen Halep merkezinin doğu kısmından daha büyük olan Doğu Guta paketi, başkent Şam’ı baskı altında tutarak muhaliflerin rejime karşı varlığını sürdürebilmesi ve oyunda kalabilmesini sağlayan en önemli kalelerden biri olarak biliniyor.

Doğu Guta’da Genel Durum

Suriye’de kuşatma altında bulunan bölgelere dair veriler sağlayan Siege Watch girişiminin en son yayınladığı raporlara göre Doğu Guta’da hali hazırda 435 binin üzerinde bir nüfus yaşıyor. Aynı rapora göre bölgede 23 ana yerleşim bölgesi yer alıyor. Bu yerleşim yerlerinden başı çeken şehirler arasında Duma(100,000), Harasta, Zamalka ve Cobar gibi nüfus yoğunluğu daha fazla olan yerler geliyor. Bu şehirlerden Cobar, Şam şehir merkezine bağlı olsa da, Doğu Guta’daki bölgede bulunan muhaliflerin kontrolünde bulunuyor. 2016 yılı boyunca rejimin sürdürdüğü yoğun taarruzlar neticesinde, Doğu Guta’da yer alan Dey Asafir ve Zebdin gibi şehirlerin bulunduğu güney uzantı, rejim güçlerince ele geçirildiği için boşaltıldı ve nüfus Doğu Guta’nın kuzeyinde yer alan yerleşim yerlerine çekildi.

Doğu Guta son durum itibariyle yaklaşık 100 kilometrekarelik bir alanı kapsıyor.  Son bir yıl içerisinde rejim güçleri güneyde Deyr Asafir, doğuda ise el-Merc bölgesini ele geçirerek bölgeyi üçte bir oranında küçülttü. Özellikle kuşatma altındaki bölgenin güneyinde yer alan rejimin ele geçirdiği yerlerin önemli bir kısmı, Doğu Guta’daki en önemli tarım arazileri olarak biliniyordu ve bu bölgelerin kaybı, kuşatmanın daha da zorlaşmasına yol açtı.

Bölgedeki Muhalif Gruplar

Ceyş’ul İslam

Suriye’deki muhalefetin önde gelen gruplarından olan, Zehran Alluş tarafından kurulan Ceyş’ul İslam grubunun, örgüt lideri Alluş’un 2015 Mayıs ayında verdiği rakamlara göre toplam 17 bin savaşçısı bulunuyor. Bu rakamın 10 bin civarı çoğunluğu Doğu Guta olmak üzere Şam çevresinde, 7 bininin ise Suriye’nin farklı bölgelerinde bulunduğu Alluş tarafından söz konusu röportajda dile getiriliyor.

Doğu Guta’nın en önemli ve büyük şehri olan Duma’da dünyaya gelen Zehran Alluş, Suriye’de başlayan halk ayaklanmasının ardından Doğu Guta merkezli Liva el-İslam grubunu kurdu. Kısa sürede çok sayıda rejime ait üs ve mühimmatı ele geçiren grup, hızlı bir biçimde büyüdü. Alluş’un babası olan din adamı Abdullah Alluş’un Suudi Arabistan’da bulunması sebebiyle, grubun Suudi Arabistan’dan önemli miktarda destek aldığı sık sık dillendirildi. Suudi Arabistan merkezli Selefilik anlayışını benimseyen örgüt, 2013 Eylül ayında çoğunluğu Şam çevresinden olmak üzere 50 civarı grupla birleşerek Ceyş’ul İslam adını aldı.

Şam’a bağlı Doğu Guta paketinde en güçlü grup haline gelen Ceyş’ul İslam, diğer grupları domine ederek bölgede liderliği üstlendi. Zehran Alluş’un karizmatik liderliğinde uzun süre gruplar arası denge sarsılmaksızın devam etti. 2015 Aralık ayında Zehran Alluş’un bir hava saldırısında hayatını kaybetmesiyle, grubun liderliğine İssam el-Buveydani seçildi. Alluş’un ardından zayıflamaya başlayan Ceyş’ul İslam, Doğu Guta Askeri Komutanlığı pozisyonunu da yitirdi. Bölgedeki muhalif grupları bir araya getiren birliktelik, Alluş’un ardından faaliyetlerini sürdüremeyerek atıl bir hale geldi.

2016’da bölgede bulunan Feylak el-Rahman grubuyla güç mücadelesine giren Ceyş’ul İslam, yaşanan iç çatışmalar ve rejimin bölgeye yönelik ilerleyişi karşısında gittikçe zayıfladı. Bölgede bulunan el-Nusra liderliğindeki el-Fustat Ordusu oluşumuyla da gerginlikler yaşayan Ceyş’ul İslam, Doğu Guta’nın kuzey ve doğu bölgelerinde gücünü konsolide ederken, diğer bölgelerden önemli oranda çekilmek zorunda kaldı.

Feylak el-Rahman

2012 yılında rejim ordusundan ayrılan Abdul Nasır Şemir’in liderlik ettiği Feylak el-Rahman grubu, Doğu Guta merkezli ÖSO gruplarının bir araya gelmesiyle oluşturuldu. Şam’a bağlı Cobar’da ağırlıklı olarak güçlü olan grup, 2016 Şubat ayında Doğu Guta’daki İttihad-ı İslami Ecnad el-Şam grubunun kendisine katılmasıyla 5 bine yakın bir savaşçı adetine ulaştı. Doğu Guta’daki Ceyş’ul İslam’ın tartışmasız liderliğini sarsan bu gelişmenin ardından iki grup arasında gerilim tırmandı.

Zehran Alluş’un yaşamını yitirmesi ve Feylak el-Rahman’ın yeni katılımlarla büyümesinin ardından Doğu Guta Askeri Komutanlığı pozisyonu tartışmalara neden olurken, bölgeye açılan lojistik ve ikmal tünellerinin kontrolü v.b. nedenler de, iki grup arasında Nisan ayı itibariyle çatışmaların başlamasına neden oldu. Ceyş’ul İslam, Feylak el-Rahman’ı, el-Nusra merkezli Ceyş’ul Fustat’la birleşerek kendisine saldırmakla ve Ürdün merkezli MOC(Military Operation Command)’tan para almakla suçladı. Ancak Feylak el-Rahman yetkililerinden Vail Ulvan, bu iddiaları reddederek bunların Ceyş’ul İslam tarafından kendilerine yönelik karalama kampanyası olarak niteledi.

Grup, Ceyş’ul İslam’la yaşadığı çatışmaların ardından Cobar, Zamalka, Misraba gibi bölgelerde etkinliğini korurken, Duma bölgesinden büyük oranda çıkarılmış bulunuyor. Yaşanan iç çatışmalar ve rejim ilerleyişine karşı ortak bir askeri birlikteliğin oluşturulmaması sebebiyle Feylak el-Rahman grubu zaman zaman protesto gösterileriyle karşılaşıyor. Son dönemlerde ise iç çatışmalar sebebiyle Feylak el-Rahman’dan önemli kopuşlar yaşandığı ve grubun gücünü yitirdiği iddiaları, zaman zaman sosyal medyada yer alıyor.

Grubun ideolojik tabanının ılımlı İslamcı bir çizgide olduğu ve bunun katı Selefi çizgideki Ceyş’ul İslam’la yaşanan çatışmalarda rolü olduğu da, zaman zaman medyaya yansıyan iddialar arasında.

Ceyş’ul Fustat

El-Nusra(daha sonra ŞFC)’nın Doğu Guta’da bulunan koluyla, Ahrar el-Şam ve Fecr el-Ümmet grubu bileşenlerinin bir araya gelmesiyle oluşturulan Ceyş’ul Fustat koalisyonu, özellikle bölgedeki Ceyş’ul İslam’ın otoritesine karşı bir birliktelik olarak ön plana çıktı. El-Nusra grubu Ceyş’ul İslam’la rejime karşı çoğu kere işbirliği yapmasına karşın, soğuk bir ilişkiye ve rekabete sahip oldukları biliniyor.

Zehran Alluş’un gerek Doğu Guta’da, gerekse Suriye genelinde el-Nusra’ya karşı rakip olması, iki grup arasında sürekli bir gerilimin var olagelmesine neden oldu. Suudi Arabistan destekli Selefi Ceyş’ul İslam grubuyla, Selefi Cihadi ekole sahip El Kaide’nin Suriye kolu olan el-Nusra arasında ideolojik olarak da mevcut olan zıtlık, iki grubun bir araya geldiği Doğu Guta’da zaman zaman çatışmalara yol açtı.

Geçtiğimiz Mart ayında, Şam’ın Doğu Guta bölgesinde kurulduğu ilan edilen Ceyş’ul Fustat’ın altında üç grubun imzası bulunuyordu. El-Nusra Cephesi, Ahrar el-Şam ve Fecr el-Ümmet gruplarının oluşturduğu koalisyona Ahrar el-Şam yaptığı başka bir açıklamayla katılmadığını duyurdu. Ancak Ahrar el-Şam’ın Doğu Guta’daki kolunun Ahrar el-Şam’ın merkezinin kararına rağmen koalisyonda kalmaya devam ettiği duyuruldu.

Ceyş’ul Fustat’ın ilanından kısa bir süre sonra başlayan Doğu Guta’daki iç çatışmalarda, grup Ceyş’ul İslam’a karşı yer yer Feylak el-Rahman’la birlikte hareket etti. Çatışmaların ana eksenini Feylak el-Rahman’la Ceyş’ul İslam arasında yaşanan çatışmaların oluşturmasına karşın Ceyş’ul Fustat’ın sınırlı ölçüde çatışmalara dahil olduğu görüldü. Bazı iddialara göre Ceyş’ul Fustat, bunu Doğu Guta’daki iki büyük grubun zayıflaması için bir fırsat olarak değerlendirdi.

Ağırlıklı olarak Doğu Guta’nın güney bölgelerinde hakimiyeti bulunan Ceyş’ul Fustat’ın savaşçı sayısının bir kaç bini geçmeyeceği tahmin ediliyor.

Olası Rejim Taarruzu

Doğu Guta bölgesi hali hazırda Suriye’deki savaş boyunca rejim güçlerince en yoğun biçimde hedef alınan yerlerin başında geliyor. Halep’le birlikte rejimin en güçlü şekilde hedef aldığı Doğu Guta’da 2013 yılında rejim tarafından düzenlenen kimyasal silah saldırısında 1,400 sivil yaşamını yitirmişti. Yaklaşık 4 yıl süren Halep taarruzunun şehrin ele geçirilmesiyle sona ermesinin ardından rejiminin bir sonraki odak noktasının Şam’a bağlı Doğu Guta bölgesi olacağı konuşuluyor.

Pek çok açıdan rejim açısından son derece değerli olan bu bölge, rejimin yeniden kontrolü ele aldığını kanıtlamak için önemli bir fırsat sunuyor. Bölgedeki muhaliflerin Cobar üzerinden Şam şehir merkezine sadece bir kaç kilometre uzaklıkta bulunması, Esed rejiminin hala kırılgan bir durumda olduğunu ortaya koyuyor. Rejiminse, bu durumu ortadan kaldırmak için var gücüyle buraya odaklanması bekleniyor.

Halep’in aksine Doğu Guta bölgesi neredeyse savaşın başından beri kuşatma altında bulunuyor ve kuşatma ekonomisine uyum sağlamış bir alt yapıya sahip. Bölgede çok sayıda gizli tünellerle dışarıdan ikmal gerçekleştirebilen muhalifler, rejime bağlı güçlerin sürekli yenilenen taarruzlarına yıllardır direniyor.

Yine Doğu Guta’da bulunan muhalif grupların elinde oldukça gelişmiş silahlar olduğu düşünülüyor.  Özellikle savaşın erken dönemlerinde bölgede ele geçirilen rejime ait askeri üstlerde devasa ölçekte ağır silah, zırhlı araç ve tank ele geçiren muhalifler, bazı hava savunma füze sistemlerini de elinde bulunduruyor.

Ayrıca, savaşın başından beri kuşatma altında bulunan bölgede yoğun bir nüfus bulunmaya devam ediyor. Halep gibi bölgelerde yaşanan bombardımanla birlikte ciddi bir göç dalgasıyla nüfus azalmış, Doğu Guta’da ise bölgedeki nüfus yoğun bombardımana rağmen –zorunlu olarak- varlığını korumuştur.

Ciddi bir insan kaynağı sıkıntısı yaşayan Esed rejiminin, Doğu Guta’da yeniden güçlü bir taarruza geçmesi için zamana ihtiyacı var. Buna karşın rejimin Halep’te olduğu gibi Rus hava desteğiyle bölgeyi yoğun bir biçimde hedef alarak siviller üzerinden muhalif gruplar üzerinde baskı kurabileceği tahmin ediliyor. Şam’ın çevresinde benzer bir biçimde çok sayıda bölgeyi yoğun bombardıman ve taarruzlarla göçe zorlayan rejim, daha büyük ölçekteki Doğu Guta’da da benzer bir girişimde bulunabilir. Yine de diğer bölgelerle karşılaştırıldığında, Doğu Guta’nın büyüklüğü, bunun o kadar da kolay bir operasyon olmayacağı izlenimi oluşturuyor.

Muhaliflerin Doğu Guta’da iç çatışmaların başladığı dönemden itibaren Doğu Guta’nın yüzde 20’lik bir kısmını kaybetmesi, bölgede muhalifler için en büyük kırılganlığı oluşturuyor. Özellikle güçlü lider Zehran Alluş’un ardından bölgede zayıflamaya başlayan Ceyş’ul İslam’la diğer gruplar arasında yaşanan hakimiyet mücadelesi, rejim güçleri tarafından oldukça avantajlı bir pozisyon oluşturabiliyor. Her ne kadar muhalifler arasında ateşkes imzalanmış olsa da, bölgede hala gerginlik sürüyor ve ortak bir askeri komutanlık çatısı altında birleşilmiyor. Bu durumun gelecekteki muhtemel rejim taarruzunda muhalifler için en büyük handikap olduğu anlaşılıyor.

Suriye’deki muhaliflerin sembolü haline gelen Doğu Guta, rejime karşı mücadelede oldukça önemli bir yere sahip. Halep’in muhaliflerce kaybedilmesinin ardından bu bölgenin de rejim kontrolüne girmesi, muhalifler için Şam çevresini bütünüyle yitirmek anlamına geliyor.