Analiz-Haber / Suriye Gündemi
Gün geçtikçe mezhebi ve dini söylemin oldukça yükseldiği Suriye iç savaşında, rejime karşı savaşan muhalifler büyük oranda Sünni nüfusa dayanırken, Nusayri azınlığa mensup Esed ailesinin liderliğindeki rejim güçleri ise yaşadığı insan kayıpları sebebiyle demografik dezavantajın etkilerini her geçen gün daha çok hissediyor.
Suriye’deki çatışmaların başlamasından kısa bir süre sonra Lübnan’daki İran destekli Şii Hizbullah örgütü iç savaşa dahil olurken, bunun yeterli olmaması sebebiyle Iraklı Şii milislerin de Esed rejiminin yanında savaşa katılmaya başladığı gözlemlendi. Iraklı Bedir Tugayları, Mehdi Ordusu ve Asaib el-Ehl’il-Hak milislerinin Suriye’de kurdukları paravan örgütlerle savaşa dahil olduğu ve binlerce savaşçıyı bu ülkeye “türbeleri koruma” amaçlı kutsal görevle gönderdiği duyuruldu. Aynı dönemde Irak’ta artan mezhep temelli gerilim ve yeniden başlayan iç savaşta IŞİD’in ülkenin önemli bir bölümünü ele geçirmesiyle, Şii milisler bir süre kendi ülkelerine dönmek zorunda kaldı. Buna karşın Suriye’deki Iraklı Şii milis varlığı hiç bitmedi.
Uzayan iç savaşın dördüncü ve beşinci yılından sonra rejim saflarında artık iyice ortaya çıkan savaşa elverişli insan sıkıntısı nedeniyle İran bizzat ülkedeki çatışmalara dahil olmaya başladı. Savaşın ilk dönemlerinden beri İran’ın “askeri uzmanlarla” rejime destek olduğu biliniyordu. Buna karşın İran’ın özellikle 2014 yılından itibaren “Liva el-Fatimiyyun” adı altında örgütlediği etnik Afgan Hazaralardan oluşan Şii milis gücüyle özellikle Halep’te yoğun olarak operasyonları yönetmeye başladığı bildirildi. 2015 yılında muhaliflerin Fetih Ordusu adı altında İdlib’te rejime karşı ilerleyişi ve rejimin savunma hatlarının çökmesiyle yaz aylarında İranlı Kudüs Güçleri komutanı Kasım Süleymani Rusya’nın başkenti Moskova’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretin ardından Rusya’yla birlikte 2015 Eylül ayında başlayacak yeni taarruzu organize ettikleri öne sürüldü.
Rusya’nın özellikle hava gücüyle yoğun destek verdiği 2015 sonu ve 2016 yılı başlarındaki muhaliflere yönelik taarruzlarda İran liderliğindeki Şii milisler ve bizzat İran ordu mensuplarının özellikle Halep cephesinde yoğun biçimde konuşlandırıldığı rapor edildi. Halep’in kuzey batısındaki Nubl ve Zehra’daki kuşatmanın kırıldığı ve Halep’in güneyinde Tel İys ve Hadir’e kadar olan alanın ele geçirildiği geniş ölçekli saldırılarda İranlı güçler aktif olarak görev aldı.
İran Devrim Muhafızları’nın Suriye savaşındaki aktif katılımlarını ortaya çıkaran gelişmelerse, muhaliflerin Halep’te başlattığı karşı taarruzlarla ortaya çıktı. El Nusra Cephesi ve Ahrar el-Şam’ın başını çektiği Tel İys operasyonu ve ardından tekrar kurulan Fetih Ordusu’nun Han Toman’a yönelik taarruzlarında İran ordusuna mensup çok sayıda askerin ve generalin ölmesi, İran’da büyük tepkiye neden oldu. İran asıllı Amir Toumaj’ın Long War Journal’da 14 Mayıs 2015 tarihinde ele aldığı yazısında, İran’ın, Suriye’de özellikle 6 Mayıs’taki Han Toman saldırısının ardından yaşadığı kayıplara dikkat çekiliyor.
Fetih Ordusu’nun ele geçirdiği İran kontrolündeki Han Toman’da çok sayıda İran askerinin öldürüldüğü görüntüler sosyal medyada paylaşılırken, bazı İran ordu mensuplarının esir düştüğü öne sürüldü. İranlı Jan News’e göre Fetih Ordusu’nun Han Toman saldırısında 80 civarında Şii milis öldürülürken, bu milislerin bir kısmı Afgan Hazaralar, Lübnanlı Hizbullah mensupları ve İran Devrim Muhafızları’na mensup askerlerden oluşuyor. İran tarafından yapılan resmi açıklamalarda 21 Devrim Muhafızı mensubunun yaralandığı ve 17 “askeri uzmanın” öldürüldüğü duyuruldu. Öldürülenler arasında Tuğgeneral Cevad Durbin’le Emekli Tuğgeneral Şafi Şafi de yer alıyor. İran Devrim Muhafızlarıyla bağlantılı Fars News’e göre Fetih Ordusu ele geçirdiği 3 İranlı esiri infaz ederken, 5’ini bilinmeyen bir yere götürdü.
Han Toman’da yaşanan büyük kayıpların ardından alarma geçen İran Ordusu’ndan Kasım Süleymani, 7 Mayıs’taki bir programını iptal ederek Güney Halep’teki Hadir’i ziyaret ederken, İranlı general Muhsin Rizai Fetih Ordusu’nun bu saldırısına sert karşılık verileceğini duyurdu. 25. Kerbela Tümen’inden yapılan açıklamada ise, çatışmalarda hayatını kaybeden 12 üyesinin “cesetlerinin” bölge tekrar özgürleştirildiğinde geri alınacağı duyuruldu. Bu açıklamaya göre İranlı askerlerin bir kısmının cesetlerinin muhaliflerin ele geçirdiği bölgede kaldığı anlaşılıyor.
Tüm bu açıklamaların yapıldığı günlerde, İranlı bir generalin basına yansıyan açıklamalarıysa, İran’ın Suriye savaşındaki dahlinin ne boyutlarda olduğunu ortaya koydu. İran’ın resmi açıklamalarına göre 400 ila 700 arasında olan askeri kaybının, aslında savaş başından bu yana 1200’ün üstünde olduğu öne sürüldü. İddiaya göre İran’a bağlı para-militer Kudüs Güçleri’nin de Suriye’de uzun süredir bulunduğu ve “askeri uzmanlar” adı altında savaş boyunca önemli kayıplar verdiği belirtildi.
Han Toman’da yaşadığı kayıpların ardından İran medyasında Rusya’ya gerekli hava desteği sağlamadığı gerekçesiyle büyük bi tepki oluşurken, İran ordusu 6 Mayıs’tan bugüne kadar 4 büyük karşı saldırıyla Han Toman’ı geri almak için taarruz düzenledi. Bu taarruzlarda da büyük kayıplar veren İran güçleri ve yabancı Şii milislerin bir kısmı, Fetih Ordusu tarafından pusuya düşürülerek öldürülürken, bazıları esir alındı. Son günlerde ise İran’ın Han Toman’a yönelik yeniden büyük bir taarruz düzenlemek için hazırlık yaptığı ve dün bu taarruz için güney Halep’e 500 civarında asker sevk ettiği öne sürüldü.
Suriye iç savaşında bir aktör olarak var olmaya çalışan İran’ın prestijini sarsan Han Toman yenilgisi, İran Ordusu’nu Suriye iç savaşına daha fazla müdahil olmaya zorluyor. İran’ın güney Halep’teki karşı taarruzları şimdiye kadar başarısızlıkla sonuçlanırken, İran basını ve yetkililer bu durumdan ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar’ı sorumlu tutuyor.