Geçtiğimiz 17 Mart 2016 tarihinde Suriye’nin kuzey doğusunda yer alan Haseke’ye bağlı Rumeylan bölgesinde PYD liderliğinde düzenlenen toplantının ardından federatif Rojava bölgesinin kabul edildiği duyuruldu.
PYD kontrolündeki 3 ‘kanton’, Afrin, Kobani ve Cezire bölgelerinden oluşacak Rojava federal bölgesi, Kürtlerin liderliğinde Arapları ve Asurileri de kapsayacak. PYD liderliğinde, PYD’nin silahlı kolu YPG’nin oluşturduğu ve içlerinde Ceyş Suvvar gibi grupların da yer aldığı Suriye Devrimci Güçleri de, Rumeylan da federasyon ilan edilen toplantıda yer aldı.
Karara Tepkiler
Federasyon ilanının hemen ardından Suriye rejimi karara tepki gösterirken, Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada; “Federal bir sistem kurmak…. Suriye Anayasasına, bütün ulusal çerçevelere ve uluslararası anlaşmalara aykırı.” ifadeleri kullanıldı.
Suriye muhalefetinin uluslararası platformlardaki temsilcisi konumundaki Suriye Ulusal Koalisyonundan yapılan açıklamada ise, tek taraflı böylesi açıklamaların kabul edilmeyeceğini ifade ederek, bu adımın “Suriye halkının iradesini ipotek altına almak olacağı” belirtti.
Daha önce “bölünmenin” Suriye’de ateşkes ve barış görüşmelerinin başarısız olması halinde “B planı” olarak devreye girebileceğini ifade eden ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin aksine, 17 Mart’taki federal Rojava bölgesinin ilanından 1 gün önce, ABD Dışişleri Bakanlığından yapılan bir açıklamada tek taraflı otonom bölge ilanının desteklenmeyeceğini açıkladı.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiği ve tek taraflı federasyon ilanının geçerli olmayacağı belirtildi.
Federasyon İlanının Anlamı
Suriye’nin kuzeyinde ülke genelinde yaşanan halk ayaklanmasının ardından rejime bağlı güçlerin kısa bir süre sonra çekilmesi ve bölgedeki Kürt ağırlıklı yerleşim yerlerinin kontrolünün PYD’ye bırakılması, iç savaş süresi boyunca kısmı bir otonom idarenin oluşmasının temellerini oluşturdu. Suriye muhalefetiyle erken dönemlerde karşı karşıya gelen ayrılıkçı eğilimleri olan PYD, kısa süre içerisinde Kürt bölgelerinde gücünü pekiştirerek muhalif grupları bölgeden çıkardı. Aynı dönemde Barzani yanlısı başka Kürt grupların da PYD tarafından baskıya maruz kaldığı öne sürüldü.
Türkiye’de uzun süredir çatışan PKK örgütüyle ideolojik ve organik bağlarını saklamayan PYD, hakim olduğu bölgelerde Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu idealler çerçevesinde idari bir yapı oluşturduğunu öne sürüyor. Grubun lideri Salih Müslim’se, Abdullah Öcalan’la eskiye dayanan ilişkileriyle tanınıyor.
Suriye’deki muhalefetin IŞİD’le 2014’te başlayan çatışma süreci ve devamında Rakka, Haseke ve Deyr ez-Zor da dahil bütün doğu bölgelerden çıkarılması üzerine, IŞİD’le baş başa kalan YPG güçleri, 2014 yazından itibaren yoğun IŞİD taarruzlarına maruz kaldı. 2014 sonundaysa PYD kontrolündeki Kobani(Ayn el-Arab) kantonu IŞİD tarafından tamamen işgal edildi. YPG güçleri yalnızca Kobani merkezi ve Türkiye’yle bulunan sınır kapısına sıkışırken, ABD önderliğindeki uluslararası koalisyonun hava bombardımanına başlaması, bölgede uzun süren çatışmaların ardından IŞİD’in çekilmesiyle sonuçlandı. Hava bombardımanın şiddetli bir biçimde sürmesi sonucu, uluslararası koalisyonla koordinasyon içerisinde karşı saldırıya geçen YPG güçleri, Haseke ve Rakka’nın kuzeyini bütünüyle IŞİD unsurlarından temizledi.
Doğu Halep’te de ilerlemeye başlayan YPG(daha sonra ilan edilen SDG) güçleri, hava bombardımanıyla zayıflayan IŞİD’e karşı önemli bir ilerleme kaydetti. Afrin kantonunda muhaliflere saldıran YPG ise, bölgede Tel Rifat’ı alıp Azez’e dayanarak, muhalifleri sıkıştırdı. Hali hazırda Türkiye’yle bulunan mevcut sınırı bütünüyle ele geçirmek isteyen YPG-SDG, federasyon ilanıyla gelecekte oluşturulacak bir Kürt devletinin sinyallerini veriyor.
Uzun süredir bölgede bağımsız bir yapı oluşturan PYD ve müttefikleri, özellikle uluslararası koalisyonun desteği ve son dönemlerde Rusya’nın sağladığı bir takım yardımlarla bölgedeki gücünü pekiştirdi. Federasyon ilanıyla bölgedeki de facto durumu tescilleyen PYD ve müttefikleri, hali hazırda parçalanmış olan Suriye’nin bölünüşünü ilan eden ilk grup olmuş oldu. Cenevre’ye –özellikle Türkiye’nin baskısıyla- ne muhaliflerin ne de rejimin saflarında kabul edilmeyen PYD, sahadaki varlığını kanıtlamak istercesine bir adımla federasyon ilanında bulundu.
Federasyon İlanının Muhtemel Yansımaları
Ülkenin kuzeyinde ayrılıkçı tandanslı bir Rojava federasyonunun ilanı, Suriye muhalefetiyle PYD’nin arasını daha çok açtı. Suriye’nin bölünmesine ve tek taraflı otonom bölge ilanına karşı olan Suriye muhalefeti, bu ilana tepki göstererek kararı tanımadıklarını duyurdu. Sahada aktif pek çok Özgür Suriye Ordusu’na mensup muhalif grubun bir araya gelerek yaptığı açıklamada, karara tepki gösterildi. Bu durumun gelecekte Suriye muhalefetiyle PYD-YPG arasındaki çatışmayı artıracağı-yayacağı tahmininde bulunabilmek mümkün.
Uzun süredir PYD-YPG’nin genişlemesine sessiz kalan Suriye rejimi, muhaliflere ve IŞİD’e karşı savaştığı dönemlerde grubun ilerleyişine yer yer destek verdi. Federasyon ilanıyla birlikte ülkenin bölünmesinin gündeme gelmesiyle duruma tepki gösteren Esed rejimi, PYD’nin ilanı karşısında şimdiye kadar ki siyasetini değiştirebileceğinin sinyallerini veriyor. Federasyon ilanının ardından Haseke’de YPG’ye bağlı Asayiş güçleriyle rejime bağlı güçler arasında meydana gelen gerginliklerin yaşanması ve Asayiş güçlerinin 60 civarında rejim unsurunu tutuklaması, bölgedeki kırılganlığa işaret ediyor. Kamışlı ve Haseke çevresinde uzun süredir bir arada bulunan rejim ve YPG güçleri, federasyon ilanıyla birlikte muhtemel bir çatışma ortamına sürüklenebilir. Bölgede gücünü tahkim eden YPG, rejime ait unsurları çıkararak hakimiyetini pekiştirmek istiyor.
Federasyon ilanı ve devamında gelişecek en önemli tepkilerden bir diğer ise, Türkiye’nin duruma olası müdahalesi. Türkiye’nin bölgede olası bir Kürt devleti ilanını ulusal çıkarlarına ve üniter yapısına tehdit olarak görmesi, PYD’nin Türkiye’deki silahlı faaliyetleriyle bilinen PKK terör örgütüyle bağlantısı ve organik ilişkileri, gelecekte durumun daha kritik bir hal almasına yol açabilecek potansiyele sahip. Çatışma ve gerilimin artması halinde ise, Türkiye’nin olası müdahalesi gündeme gelebilir.
Federasyon’un Handikapları
PYD’nin Kürt ağırlıklı bir Rojava federasyon bölgesini ilan etmesi ve bunu sahada uygulamaya geçirmesi, hali hazırda tansiyonun yüksek olduğu kuzey Suriye’de muhtemel tepkilere zemin hazırlıyor.
YPG-SDG’nin son dönemlerde gerçekleştirdiği agresif ilerleme ve Deyr ez-Zor ve Rakka’nın içlerine kadar uzanması, batıda Afrin’den doğuya hareket ederek Menbic’ten hareket edecek güçlerle Halep’in kuzeyini ele geçirme hamlesi, dengeleri ciddi anlamda değiştirmeye başladı. Yoğun Arap ve Türkmen nüfusun yer aldığı ve Kürtlerin daha seyrek bulunduğu bölgelere doğru ilerleyen YPG-SDG güçleri, kapasitesinin üzerinde bir ilerleme sonucu ciddi meydan okumalarla karşı karşıya kalabilir.
Arap bölgelerine doğru ilerledikçe SDG içerisinde Arap ağırlığının artması, YPG liderliğindeki Kürt unsurlarla gerginliği artırıyor. Dahası, bölgede yaşanan “etnik temizlik” iddiaları ise, gerek Suriye içerisinde, gerekse uluslararası toplum nezdinde PYD-YPG’yi zor durumda bırakıyor. Bütün bu tablo karşısında Suriye’nin kuzeyinde ilan edilen federasyon ilanı, her ne kadar de facto bir gerçekliği ifade ediyor olsa da, tetikleyeceği olası tepkilerle bölgede daha farklı gelişmeleri beraberinde getirme potansiyeline sahip.