Yorum / Suriye Gündemi
Bir yandan Suriye’deki çatışmalar devam ederken, diğer taraftan siyasi platformlarda muhalefeti dizayn etme çabalarının da devam ettiği görülmektedir. Suriye içsavaşı öncesindede dağınık olan Suriye muhalefeti, devrimin başlamasından bu yana sürekli kendi içinde evrilmiş, sahadaki gelişmelere ve değişimlere paralel olarak şekillenmiştir. Ayrıca siyasi ve askeri muhalefet arasındaki fikir uyuşmazlığı, muhalefetin kronik sorunu olmaya devam etmiştir.
Suriye’deki çatışmaların başlamasıyla beraber Suriye muhalefetinin daha da kenetlenmiş olarak bir araya gelmesi beklenirken aksine daha da parçalandığı görülmektedir. Başta Suriye içindeki ve dışındaki (Diaspora) muhalefet olarak ayrılan siyasi muhalifler, zamanla değişik platformlarda ayrı yapılar teşkil etmiş ve muhtelif siyasi çizgileri benimsemiştir. Suriye’nin içindeki muhalefet Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Komitesi yapısı altında birleşirken, Suriye’nin dışındaki muhalefet büyük oranda Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) altında toplanmıştır.
Kasım 2012’de Doha’da oluşturulan SMDK, Suriye muhalefetinin en büyük siyasi platformu olmuş, muhalefeti çeşitli platformlarda temsil etmiş ve altında Suriye Geçici Hükümeti de dahil olmak üzere birçok yapı yer almıştır. Doha’da oluşturulmasına rağmen merkezi İstanbul olan SMDK’nın ilk başkanlığını Moaz El-Hatip üstlenmiş, Ocak 2015’ten Mart 2016’ya kadar ise başkanlığı Halit Hoca yapmıştır. Şuan başkanlık görevini Riad Seyf yürütmektedir..
Fakat 2015 yılının sonuna doğru SMDK’nın etkinliği azalmaya başlamıştır. Bununla beraber, 9-10 Aralık 2015’te Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da düzenlenen konferans, muhalefetin ‘Yüksek Müzakere Heyeti(YMH) adlı yeni bir temsilci yapısı oluşturmasıyla sona ermiştir. Yüksek Müzakere Heyeti’nde hem Suriye içindeki ve dışındaki siyasi muhalif gruplar hem de askeri gruplar yer almıştır. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) 9 kişiyle, Ulusal Koordinasyon Komitesi 5 kişiyle, Askeri gruplar ise 10 kişiyle yer almış, ayrıca heyette 8 bağımsız kişi bulunmuştur.
Riyad Konferansı her ne kadar muhalefeti tek bir çatı altında bir araya getirmeye çalıştığı iddia edilse de, SMDK’yı zayıflattığı gibi bütün muhalefet yapılarını bir araya getiremediği de bir gerçektir. Zira Kahire ve Moskova platformları olarak adlandırılan iki siyasi muhalif topluluk, Yüksek Müzakere Heyeti’nde yer almayıp bu yapının dışında kalmayı tercih etmiştir. Nitekim Riyad konferansından sonra açıklanan siyasi bildiride Esed’in yönetimden çekilmesi ısrarlı bir şekilde vurgulanmıştır. Buna karşın Kahire Platformu ve Moskova Platformu’nun ise bu konuda daha belirsiz bir tutumu benimsediği bilinmektedir.
Yüksek Müzakere Heyeti, Esed’in gitmesi ve Suriye’nin güvenlik aygıtlarının yeniden yapılanması gibi ‘Devrimin İlkeleri’ olarak tanımladığı prensipler konusunda taviz vermese de, siyasi anlamda bir başarı elde ettiğinden bahsetmek oldukça zordur. Rusya’nın müdahalesi sahada yarattığı yeni denklem ve akabinde başlatılan Astana süreci YMH’yi ve genel olarak Suriye’nin siyasi muhalefetini daha da etkisizleştirmiştir. Rusya’nın ısrarı üzerine Suriye siyasi muhalefeti Astana sürecinin dışında tutulmuştur. , Görüşmelere katılan askeri muhalefet gruplarının ise sahada yaşadıkları gerilim, masada kullanabilecekleri potansiyele olumsuz olarak yansıdığı görülmektedir.
Geçen Ağustos ayında ‘Devrimin İlkeleri’ konusu tekrar gündeme gelmiş ve YMH’ne bu konuda ‘daha rasyonel’ bir yol benimsemek için baskı yapıldığı iddia edilmiştir. Suudi Arabistan başkenti Riyad’ı merkez alan Yüksek Müzakere Heyetinin 2017 Ağustos ayında düzenlenen toplantısında Suudi Arabistan Dışişleri bakanı El-Cubair’in; Esed’in iç savaş sonrasında kalıcı olmasının bir gerçek olduğu ve bu gerçekle yüzleşilmesi gerektiğini ifade ettiği iddia edilmiştir. Bunun akabinde Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı haberi yalanladı ve Esed konusunda tutumunu değişmediğini söyledi. Fakat Yüksek Müzakere Heyeti üyesi George Sabra; El-Cubair’in bölgede ve Suriye’de yeni gelişmeler yaşandığını ve Esed’in devrilmesinin artık öncelik olmadığını ifade ederek, muhalefetin de bununla yüzleşmesi gerektiğini vurguladığını açıklamıştı.
Aralık 2017 düzenlenmesi planlanan 8. Cenevre toplantısı öncesinde devam eden tartışmalar, ikinci bir Riyad konferansının düzenlenmesi gerektiği yönünde bir beklentiye yol açtı. Moskova ve Kahire platformlarını Yüksek Müzakere Heyeti’ne (YMH) katarak tek bir delegasyon oluşturulamaya yönelik muhalefetin üzerinde baskı olduğu iddia edilmiştir. Yüksek Müzakere Heyeti, Moskova ve Kahire platformları ile 21 Ağustos’ta Riyad’da bir araya gelmişti, fakat Suriye’nin geleceği ve özellikle Esed’in geleceği üzerinde anlaşılamadığı söylenmişti.
Bunun akabinde Suriye Muhalif Yüksek Müzakere Heyeti (YMH), 15 Ekim 2017 tarihinde Riyad’da toplanmış ve 2. Riyad konferansını ele almıştır. Toplantıdan sonra YMH tarafından yayınlanan açıklamada ‘Suriye Devriminin İlkeleri’ yanı sıra Suriye’de siyasi geçişin önemi belirten ‘1. Cenevre Bildirisi’ tekrar vurgulanmıştı.
YMH’nin başkanı Riyad Hicab Esed’in gitmesi başta olmak üzere ‘Devrim İlkeleri’ konusunda taviz vermeyeceğini açık bir şekilde ifade etti. Riyad Hicab geçen Eylül ayında ilkelerin değiştirildiği takdirde YMH başbakanlığını bırakabileceğini ima etmişti. Bunun üzerine YMH’nin başkanlığı için yeni isimlerin (Nasır Hariri, Ahmet Cerba ve Halit Mahamit) konuşulduğu iddia edilmiştir.
Suriye’nin eski Bakanı Kadri Cemil’in başkanlık ettiği Moskova Platformu ve Suriye Dışişleri Bakanlığının eski sözcüsü Cihat Makdisi’nin içinde bulunduğu Kahire Platformu, muhalefet delegasyonunun gelecek Cenevre konferansı öncesi genişletilmesi kararını desteklemiştir. Fakat genişletme müzakerelerinin Riyad yerine Cenevre’de yapılmasının daha iyi olduğunu ifade etmiştir. Bunun üzerine Ekim 2017’de Riyad’da düzenlenmesi beklenen 2. Riyad konferansının ilerleyen bir zamana ertelendiği anlaşılmaktadır.
- Riyad konferansı tartışmaları, Astana sürecinden bağımsız olarak devam ederken, Rusya’nın öncülüğünde ve 2017 Kasım ortasında düzenlenmesi beklenen Humeymim Konferansı hazırlıklarına da devam edilmektedir.
Siyasi çözümünden ziyade sahadaki askeri çözüme odaklanan Astana sürecinin ivme kazanmasıyla beraber, Cenevre sürecinin önemi görece gerilemeye başlamıştır. Özellikle BM Suriye Özel Temsilcisi ve ABD tarafından Astana sürecinin Cenevre sürecinin bir alternatifi olmadığı ifade edilmektedir. Fakat sahadaki gerçeklerin Astana süreci kapsamında dizayn edildiği ortadır.
Bu gelişmeler, yapısal sıkıntılar ve temsil meşruiyeti krizi yaşayan Suriye siyasi muhalefetinin Esed’in iktidarda kalması konusunda uğradığı baskılar ile beraber değerlendirildiğinde, Suriye muhalefetin pozisyonu gerilediği ve etkinliğinin azaldığı görülmektedir.