5 Mart’ta Rusya ile Türkiye arasında mutabakat neticesinde İdlib’te yeni bir ateşkes rejimi inşa edilmişti. Ancak mutabakatın detaylarından, kamuoyuna konuşan yetkililerin açıklamalarından ve sahadaki fiili durumdan da anlaşılacağı üzere İdlib’te sağlanan mutabakat, kalıcı ateşkesi öngörmüyordu. Keza 5 Mart’ın ardından rejimin kara saldırıları devam ederken Rusya’da zaman zaman hava saldırıları icra ederek İdlib’teki tansiyonu hep yüksek tutma gayreti içerisinde oldu.
İdlib’teki tansiyonu yüksek tutmanın yöntemlerinden biri olarak da Rusya, İran ve rejim üçlüsü, Türk gözlem üslerini protesto ettirme yolunu seçti. Bu yöntem aynı zamanda müzakerelerde Türkiye’nin gözlem noktalarından çekilmesini istemenin bir başka yolu olarak işlev gördü. Konunun tüm ilgilileri tarafından bilindiği üzere Rusya’nın onayı ya da bilgisi olmadan rejimin adım atabilmesi mümkün değil. Bu kapsamda geçtiğimiz Eylül ayında Ankara’da gerçekleştirilen müzakerelerde Rus heyet Türkiye’nin gözlem noktalarından çekilmesini talep etti ancak Türk tarafı bu teklifi tümüyle reddetti.
Bu bakımdan daha önce rejimin organize ettiği ancak TSK’nın ‘polisiye’ yöntemlerle bertaraf ettiği protesto kılıfındaki saldırılar akamete uğradı. Eylül’de başarısız olan görüşmelerin ardından 6 Ekim’de Maar Hitat’taki TSK gözlem noktasına saldırı ve protesto gösterileri henüz tansiyonu yükselmiş bir şiddet sarmalına dönüşmüş değil. Maar Hitat’taki gözlem noktasına gelen sivil görünümlü protestocuların muhaberat elemanlarını da içerdiği ve çoğunlukla Baas partisi üyeleri olduğu yerel kaynaklar tarafından dile getirilmekte. Bunun yanında rejim destekli milis örgütlenmelerin de sivil kıyafetlerle bölgeye intikal ettirildiği değerlendirilmekte. Bu noktada ciddi riskler de mevcut, nitekim göstericiler sivil kıyafetlerle alana gelse de ne denli ‘sivil’ oldukları tartışmaya oldukça açık.
Akıldan hiç çıkarmamak adına, 7’si Astana süreci esnasında mutabakatına varılan 12 gözlem noktasından olmak üzere toplam 13 TSK gözlem noktası rejimin kontrol ettiği bölgeler içerisinde ‘askeri’ manada kuşatma altında. Türkiye her ne kadar Rusya ile yürüttüğü görüşmeler neticesinde gözlem noktalarına kara erişimi sağlasa da Rusya’nın İdlib’ten TSK’yı tamamen çıkarma hedefi ortada. Rusya’nın bunun için vakti olduğunu da görebiliyoruz. Türkiye’yi her geçen gün zorlayarak, önce İdlib’ten ardından da tüm Suriye’den çıkarma fikri hep gündemlerinde. Ancak bunun zorlu bir süreç olduğu aşikar, nitekim son İdlib savaşı ve Bahar Kalkanı Harekatı da bunun bir göstergesi oldu.
Türkiye, son olarak Ukrayna’dan S-125 hava savunma sistemleri alarak Libya & Suriye gibi Rusya ile karşı karşıya kaldığı alanlarda hava savunma kapasitesini arttırma eğiliminde ve İdlib’e gerçekleştirilen askeri sevkiyatlar, Türkiye’nin Suriye’den bu aşamada çıkmaya niyetinin olmadığının açık bir göstergesi.
Kutluhan Görücü