Suriye savaşının neredeyse başından itibaren çeşitli görüşmelerde bulunan PYD-ENKS ikilisinin vardığı anlaşmalardan bu zamana kadar somut ve kalıcı bir çözüm çıkmamıştır. 2012’de varılan “Erbil Anlaşması” ve 2014’deki “Duhok Anlaşması” söz konusu durumun en somut örneklerdir.
2012’de Esed rejiminin Kürt nüfusun yoğun olduğu Afrin, Ayn el Arab ve Kamışlı bölgesini YPG’ye bırakmasının ardından bu bölgelerde tesis ettikleri yönetim, kendisine alternatif herhangi bir oluşuma izin vermemiştir. Bu oluşumlar içerisinde silahlı gücü de bulunan Barzani destekli ENKS ilk sırada yer almıştır. Süreç içerisinde ENKS büroları kapatılmış, önde gelen isimleri ya tutuklanmış ya da suikasta kurban gitmiştir.
Irak sahasında görülen PKK-KDP ihtilafı ve güç savaşı, Suriye sahasında söz konusu yapıların Suriye uzantıları olan YPG ve ENKS arasında da artarak devam etmiş ve nihayetinde iki grubunda ‘Rojava’ olarak adlandırdığı bölgelerde YPG/PKK tek hakim güç olmasıyla sonuçlanmıştır. ENKS ise İKBY, Türkiye, Almanya, ABD ve diğer Avrupa ülkelerindeki ofisleri ve varlıkları üzerinden siyasete devam etmiş ve Suriyeli muhaliflerin çatı oluşumu olan SMDK’nin bir üyesi olarak faaliyetlerini sürdürmüştür. ENKS’nin silahlı yapısı olan Suriye Peşmergeleri ise İKBY’de Barzani’ye bağlı Zerevani Peşmergeleri tarafından eğitilip komuta edilmiştir.
Bugün de medyaya yansıdığı şekliyle YPG-ENKS arasında devam eden görüşmeler, yukarıda da bahsi edildiği üzere, genellikle YPG/PKK’nın güç kaybettiği dönemlerde gerçekleşmiştir. Özellikle YPG, DEAŞ’ın Ayn el Arab’a saldırdığı süreçte sıkışmış bölgeye Suriye Peşmergelerin girişine izin vermek zorunda kalmıştı. Yine TSK’nin gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı (ZDH) ve Barış Pınarı Harekatı (BPH) operasyonları sonrasında da bu tip görüşmelerin gerçekleştiği basına yansımıştı.
Geçmişteki görüşmelerde de dış baskının olduğu bilinse de hiçbiri bu dönem olduğu kadar açık ve bu denli baskıcı değildir. Özellikle ABD ve Fransa söz konusu görüşmelerden somut sonuçlar elde etmeyi planlayarak, ENKS’yi de SMDK’dan ayırıp müstakil ve müşterek bir “Kürt” siyaseti ortaya çıkarmayı hedeflediği görülmektedir. Barzani yönetiminin de Suriye’de yeniden kazanımlar elde etmek istediği sarih bir gerçeklik olarak karşımızdadır.
-“YPG, ENKS üzerinden kendisine Türkiye’ye karşı bir meşruiyet sağlama arayışındadır”
Her ne kadar bir anlaşma sağlanamamışsa da oldukça basit ve temel sonuçlar ortaya çıkmaya başladığı görülüyor. ENKS’nin Suriye’deki büroları tekrar faaliyete geçerek, özgür siyaset yapmaları konuşulmaya başlanmıştır. Yönetimde de ENKS’ye alan açılmasının prensipte anlaşıldığı ancak henüz somutlaşmadığı ve konu üzerinde müzakerelerin sürdüğü ifade edilmektedir. Bunun yanında en temel problemlerden birisi de Suriye Peşmergeleri olmuştur. Bu konuya ilişkin de müzakerelerin ötelendiği ve ortak yönetime odaklanıldığı belirtilmektedir. Nitekim YPG elinde bulundurduğu askeri hegemonyayı tehdit edebilecek, Suriye Peşmergelerin bölgeye gelmesini istememektedir. ENKS ise Suriye Peşmergelerin Suriye’ye geçmesini ve Kürt bölgelerinde konuşlanmasını istemektedir. ENKS’nin diğer bir talebi ise Suriye’deki Kürt bölgelerindeki yönetim modelin tekrar yapılandırılması olmuştur.
YPG ve ENKS arasında gerçekleşen bu görüşmeler Suriye’deki siyasi ve askeri denge açısından son derece önemlidir. Nitekim Suriye’deki üç Kürt bölgesinden birisi Suriyeli muhalifler tarafından kontrol edilmektedir. Diğer ikisi ise YPG’nin kontrolündedir. ENKS ise SMDK’nin üyesi olmasına rağmen ZDH ve BPH’ye karşı çıktığı için Suriyeli muhaliflerin kontrol alanlarında varlığı bulunmamaktadır. Ancak Astana süreci bağlamında Türkiye, Rusya ve İran’ın kurduğu anayasa komitesinde ENKS, Kürtleri temsilen katılmaktadır.
Diğer taraftan YPG’nin sahada kontrolü bulunmakla birlikte tek parti yönetimine dayalı bir yapı inşa etmeyi başarmıştır. Ne var ki, Türkiye’nin gerçekleştirdiği BPH, YPG’nin Suriye’deki varlığının ne denli kırılgan olduğunu göstermiştir. Bu bağlamda YPG, ENKS üzerinden kendisine Türkiye’ye karşı bir meşruiyet sağlama arayışındadır. Nitekim ENKS’nin makyaj unsuru olarak Suriye’ye YPG bölgesine gelmesi ve ABD ile Fransa’nın da diplomasi desteğiyle “YPG, PKK değildir” tezinin Türkiye’ye karşı kullanılması amaçlanmaktadır.
Genel olarak değerlendirildiğinde ENKS ve YPG arasında olası bir anlaşmada, ABD, Fransa, İKBY, ENKS ve YPG’nin ortak çıkarı olduğu görülmektedir. Fakat anlaşma zemininin oluşması son derece zordur. Nitekim YPG’nin ENKS’ye karşı işlemiş olduğu suçlar ve ENKS ile güç paylaşımında bulunmak istemeyişi anlaşmanın önünde en büyük engeldir. ENKS ise elindeki siyasi gücün farkında olarak müzakerelerden olabildiğince bir sonuç elde etmeden anlaşmaya yaklaşmayacaktır. İki tarafın maksimalist talepleri ABD ve Fransa’nın zorlaması ile aşılabilmesi mümkün görünmektedir.
Kutluhan Görücü