ABD ile SDG’nin petrol antlaşmasının nihai hedefi: “Orta vadede meşrulaşacak bir YPG bölgesi”
05 Ağustos 2020

YPG kontrolündeki bölgeden çıkarılan petrolün üretim ve ticaretine dair Amerika merkezli Delta Crescent Energy şirketiyle YPG-SDG kontrolündeki idare arasında yapılan anlaşma Ankara’nın tepkisiyle karşılaştı. Bu hamle Suriye’den Amerikan askerini tamamen çekmek yönündeki bölge politikasını Suriye’nin kuzeyindeki petrol sahalarını korumak ve kontrol altına almak olarak güncelleyen Trump yönetimi düşünüldüğünde sürpriz olmadı.[1] Erdoğan’ın Suriye petrollerinin savaşta yıkılan ülkenin yeniden inşası için kullanılması önerisi hatırlandığında da  Ankara’nın tepkisinin olması gerektiği gibi sert ve olumsuz olduğunu söyleyebiliriz.[2] Suriye’nin kısıtlı olan petrol kaynaklarının legal aktörler yoluyla piyasaya sokulması ve elde edilen gelirlerin Suriye’nin tamamı için kullanılmasını arzu eden Ankara,  kendi sırtındaki mülteci maliyetinin bir kısmından kurtulmak arzusundaydı.

 Bu beklentiye karşın ABD’nin  tamamen kontrolünde olacak ve gelirleri YPG bölgelerine gidecek bir petrol piyasası inşa etmeye çalışması Ankara’nın en arzu etmediği senaryonun gerçekleşmesi manasına gelmektedir. Bölgedeki petrol üretim ve ticaret faaliyetleri için ABD tarafından lisans verilen ilk şirket olan Delta Crescent Energy ortaklarıyla ilgi çeken yeni kurulmuş bir şirkettir. 2019’da kurulan Delta Crescent Energy şirketinin ortakları arasında ABD’nin eski Danimarka büyükelçisi James Cain, Amerikan ordusunun özel unsurlarından Delta Kuvvetlerinde görev yapmış eski asker James Reese ve Suriye’de petrol sondajı alanında tecrübeli Birleşik Krallık merkezli Gulf Sands şirketinin eski yöneticilerinden John P. Dorrier Jr. Gibi isimler bulunmaktadır.[3]

Edinilen bilgiye göre, şirket ile YPG arasındaki temaslar bir senedir devam ederken ABD Hazine Bakanlığı’nın şirketin önüne açacak olan lisansı Nisan ayı içerisinde verdi. Esed rejiminin maddi olarak yıpranması adına Suriye’deki petrol piyasasını hedef alan yaptırımlar ilan eden ABD Hazine Bakanlığı’nın aynı pazara Amerikan şirketlerinin girmesine ön ayak olduğu görülmektedir. ABD böylece hem yaptırımlar ile kısmen piyasa dışına itilen Esed rejiminden doğan boşluğu kendi himayesindeki aktörlerle doldurmak hem de Suriye’deki maliyetlerini azaltmak amacında. Çıkarılan petrolün YPG kontrolündeki bölgelerde tüketimi ve komşu ülkeler üzerinden uluslararası piyasaya sokulmasının oluşturacağı ekonomik değer YPG kontrolündeki bölgenin idaresinde ABD’nin sırtına yüklenen maliyetin düşmesi manasına gelecektir.

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo anlaşma sürecinin beklenilenden uzun sürdüğünü fakat uygulama safhasına geçen anlaşmadan beklentinin bölgedeki petrol sahalarının modernizasyonu olduğunu dile getirdi. Senatör Lindsey Graham da şirketin kuzey Suriye’deki petrol sahalarının daha üretken bir hale gelmesi yolunda rol oynayacağını ifade etti. Politico’ya konuşan bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi ise Suriye petrolünün Suriye halkına ait olduğunu, Washington’un Suriye’nin toprak bütünlüğü yönünde taraf olduğunu ve ABD’nin Suriye’deki petrol sahaları üzerinde kontrol ve idare gibi güçleri olmadığını dile getirdi. Buna karşın rejime karşı uygulanan yaptırımlar ve Delta Crescent Energy şirketine verilen çalışma izni göz önüne alındığında pratikte durumun aksi yönde olduğu görülmektedir.

ABD’nin bu hamlesine Ankara’nın tepkisi gecikmedi. Türk Dışişleri Bakanlığı YPG ile Amerikan Delta Crescent Energy şirketi arasındaki anlaşmaya verdiği tepkide hedefe ABD yönetimini koydu.

Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"PKK/YPG terör örgütü, bu adımla Suriye halkının doğal kaynaklarına el koyarak bölücü gündemini ilerletme emelini açıkça gözler önüne sermiştir. Suriye’nin doğal kaynakları Suriye halkına aittir. ABD'nin uluslararası hukuku hiçe sayan, Suriye'nin toprak bütünlüğüne, birliğine ve egemenliğine kasteden ve terörizmin finansmanı kapsamına giren bu adıma destek vermesini esefle karşılıyoruz. Hiçbir meşru saikle gerekçelendirilemeyecek olan bu  tasarruf asla kabul edilemez."[4]

Ankara, ABD’nin bu hamlesini terör destekçiliği ve Suriye’nin bütünlüğüne karşı tehlikeli bir hamle olarak görmekte. YPG’nin gelirlerinin artması ve de YPG bölgelerinin maddi getirilerinin artmasının ABD nezdinde örgütü daha da vazgeçilmez hale getirmesinden endişe duyan Türkiye için bu anlaşmanın rahatsız edici olduğu aşikar. Kuzey Suriye’de YPG kontrolündeki petrol sahalarının mevcut ilkel yapılarıyla sızmalara yol açarak tarım arazilerini zehirlediği ve bu durumun orta vadede trajik sonuçlara yol açabileceği bilinmekte.[5]

Söz konusu anlaşmanın bir çıktısı olarak bu sahalardaki üretim tesislerinin modern ihtiyaçlara uygun hale getirilmeleri bu tehdidi azaltabilir. Ankara’nın karşısındaki senaryo orta vadede yaşanacak bir doğa felaketi ya da orta vadede daha da güçlenip meşrulaşacak bir YPG bölgesi. Her iki durum da bölgede Ankara’nın arzu etmeyeceği sosyolojik değişimlere yol açabilir.

 

Ömer Behram Özdemir

 

[1] https://www.dw.com/tr/trumptan-suriyedeki-petrol-misyonuna-ye%C5%9Fil-%C4%B1%C5%9F%C4%B1k/a-51128817, Erişim Tarihi: 4 Ağustos 2020.

[2] https://www.yenisafak.com/gundem/cumhurbaskani-erdogan-abd-ziyareti-donusunde-konustu-suriye-petrolu-yeniden-imar-icin-kullanilmali-3514314 , Erişim Tarihi: 4 Ağustos 2020.

[3] https://www.politico.com/news/2020/08/03/delta-crescent-energy-syrian-oil-391033, Erişim Tarihi: 3 Ağustos 2020.

[4] https://www.trthaber.com/haber/gundem/disislerinden-abdye-pkkypg-ile-petrol-anlasmasi-tepkisi-506369.html , Erişim Tarihi: 4 Ağustos 2020.

[5] https://www.suriyegundemi.com/ypg-nin-kontrol-ettigi-boelgelerde-petrol-kirliligi-alarm-veriyor , Erişim Tarihi 3 Ağustos 2020.