Yerel Ortaklıkta Yeni Strateji: Eğit, Donat, Birlikte Savaş
Suriye İç Savaşı başladığı günden bu yana uluslararası toplumu ve akademik camiayı yeni ve eski birçok güvenlik kavramıyla tanıştırdı. Bunlardan biri de eğit-donat programıydı.[1] Suriyeli muhaliflerce kurulan Suriye Ulusal Konseyine bağlı olarak askeri faaliyetlerini yürüten Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) bileşenleri bu kavramın Suriye’deki ilk muhatabı oldular ABD’nin Suriye siyasetindeki bilinmezliği ve belirsizliği neticesinde başarısızlıkla sonuçlandı. ABD ile Türkiye arasındaki Suriye’deki siyasetindeki fiili ayrışmanın görüldüğü bu alanlardan biri de programın bundan sonraki uygulama sürecinde görüldü. ABD PKK/YPG eksenindeki silahlı grupların eğitip, donatıp savaştırmayı öncelerken, Türkiye ÖSO bileşenleriyle eğit-donat-birlikte savaş şeklinde programa devam etti.Peki eğit-donat programı yerel ve devlet-dışı silahlı bir unsuru etkin bir muharip aktör haline getirmek için yeterli midir? Bunu anlamak için Suriye’de sürdürülen Amerikan ve Türk stratejisini kıyaslamakta fayda var.
ABD Modeli: Eğit-Donat, Savaştır Stratejisi
ABD’nin Suriye’deki eğit-donat, savaştır stratejisinin altında yatan esas nedenin ABD Eski Başkanı Barrack Obama’nın popülizminin de dayandığı sahaya ABD askeri personeli göndermeme (no boots on the ground) politikasıydı. Obama politikasının dikkat çekici bir tarafı ise eğitilip-donatılacak yerel aktörün kim olacağıydı. Suriye muhalefetiyle başlayan eğit-donat-savaştır stratejisinin PKK/YPG terör örgütüyle devam ettirilmesi bir çok ortamda eleştirildi. Programa tabi tutulacak yerel silahlı aktörün kimliği ne olursa olsun, ABD’nin askeri eğitim ve silah/mühimmat ve teçhizat yardımından istifade ettiği görüldü. Stratejisinin gereği olarak ABD askerleri savaştırma boyutunda sahada bulunmadı. Bu durum Suriye’de öldürülen ABD’li asker sayısından ve ölüm şekillerinden de anlaşılıyor.[2] ABD silahlı kuvvetleri eğitip donattığı unsurlara sadece havadan ve karadan ateş desteği sağlayacak şekilde muharip katkı sundu, askerlerini DEAŞ ile yürüyen çatışmalarda PKK/YPG’lilerin yanında ön cephelerde görevlendirmedi; daha çok muharip ateş desteği rollerinde kullandı. PKK/YPG’liler ABD ateş desteği altında Suriye’de DEAŞ’la girilen çatışmalarda bir üstünlük sağlasa da Deyr ez-Zor’da Esad Rejimi Ordusuna, Afrin’de de Türk Ordusuna ve Muhaliflere karşı bir varlık gösteremedi ve ABD’nin eğit-donat-savaştır stratejisi büyük yara aldı. ABD’nin Suriye’de devlet-dışı aktörlerle yürüttüğü eğit-donat-savaştır stratejisi ne bölge ülke ülkelerinin istikrarına ne de ortaklık kurduğu örgütlerin geleceğine dair net bir sonuç öneremedi, aksine kaosun derinleşmesine neden oldu.
Türkiye Modeli: Eğit, Donat, Birlikte Savaş
Eğit-donat programına Suriye’de ABD ile birlikte başlayan Türkiye, böylesine bir stratejinin hem milli çıkarlarına hizmet etmediğini hem de Suriye için bir istikrar getirmediğini görerek Suriye’deki ılımlı muhalif aktörlerle ilişkisini milli bakış açısından kuvvetlendirdi. Milli imkânlarla devam ettiği eğit-donat programına tabi tuttuğu muhalif unsurları Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) nizami askeri birliklerine eklemleyerek ortak tehditlere karşı birlikte savaşmaya başladı. Türkiye eğitip, donattığı Suriyeli muhalif unsurların tehdit önceliklerine, organizasyon yapısına, kültürüne ve ideolojik duruşuna müdahale etmedi. Türkiye’nin tehdit öncelikleriyle, muhaliflerin tehdit önceliklerinin kuvvet-mekân-zaman üçlemesinde optimize edilmesiyle birlikte ilk olarak Fırat Kalkanı Harekâtı (FKH), ikinci olarak da Zeytin Dalı Harekâtı (ZDH) gerçekleştirildi.
Türkiye Suriye’de gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtına kadar yerel aktörler ile müşterek askeri harekât geliştirme konusunda hem ülke içinde hem de ülke dışında köklü bir tecrübeye sahip. Bu tecrübe genel olarak PKK tehdidin evrimine bir reaksiyon olarak gelişti. PKK’nın Türkiye yerelinden sınır ötesi alanlara yayılmasına paralel olarak Türkiye’nin yerel aktörlerle askeri işbirliği sınır ötesine taşındı. Türkiye yurt içinde Koruculuk Sistemi deneyimi, sınırları ötesinde de Irak kuzeyindeki PKK ile mücadele ve Suriye’deki Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarında eğit-donat-birlikte savaş stratejisiyle harekât alanlarında etki yarattı ve bu etkiyi sürdürülebilir hale getirmeyi başardı. Türkiye eğit-donat sürecinde yerel aktörlerin ideolojik duruşlarına ile sosyal ve askeri kültürel dokularına bir müdahalede bulunmayarak birlikte çalışmanın koşullarını doğal olarak oluşturdu. Öte yandan tehditleri ortaklaştırarak da yerel aktörlerin birlikte çalışmaya adanmasını sağladı. Daha da önemlisi, kendi askeri unsurlarını sahaya göndermek suretiyle de yerel unsurları bir vekâlet aracı değil birlikte savaştığı müttefiki olarak gördü. Zeytin Dalı Harekâtında Türk Ordusu, nizami birlikleriyle sahaya çıkarak ortak tehdit PKK ve diğer terör örgütlerine karşı Suriye Milli Ordusunun ( ÖSO bileşenlerinin merkezi yapılanması) otuziki alt bileşeniyle birlikte hareket etmiş ve savaşmıştır. TSK’nın teknik kapasitesi, taktik ağırlığı bu harekâtta etkili olmuş, verdiği personel zayiatı da yerel unsurlardan ayrışmamıştır.
Sonuç ve değerlendirme
Bölgesel güvenlik ortamının içinde fiziki ve psikolojik olarak milli güvenlik tehdidi altında olmadan dışarıdan sadece siyasi ve ekonomik çıkarlar doğrultusunda eğit-donat katısı sunmak dış aktörü taktik etki alanının içinde mahdut tutabilir ve bunu da sürdürülebilir bir strateji olarak değerlendirmek mümkün değildir. Bununla birlikte taktik ve operatif eğitimin beraberinde getirdiği dinamikler yerel aktörlerin örgütsel dönüşümünü de zorlayabilmekte ve örgütlerin askeri formasyonlarını nizamileştirmeye çalışırken etkinliğini de azaltabilmektedir. Donatım paradigmalarının örgüt karakterinin ötesinde uygulanması da örgütün askeri etkinliğine kuvvetlendirmeyeceği söylenebilir. Zira, donatım da eğitim modelinin hizmet ettiği nizamileşme hedefine hizmet ederken örgütlerin etkinliklerine zarar vermektedir. Şöyle ki, örgütlere sunulan tanksavar silah sistemleri ve taktik tekerlekli arazi araçlara hem etki edici ateş desteği hem de mobilize imkan sağlarken, verilen orta mesafeli roket sistemleri ile zırhlı araçlar örgütün hem ateş desteğini kuvvetlendirememiş hem de mobilite kabiliyetini önemli oranda azaltıp daha kompakt tehditler ile nizami devlet orduları karşısında açık hedef olmuşlardır. Tıpkı ABD ordusunun Marksist/Leninist ideolijiden gelen ve terörist taktikleri benimsemiş PKK/YPG’yi Amerikalılaştırma çabasında olduğu gibi örgütlerin askeri teşkilatlarını, taktik ve operatif kabiliyetlerini eğit-donat programıyla değiştirmeye kalkışmak var olanı bozmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Her ne kadar eğit-donat askeri kapasiteye fiziki bir katkı sağlamayı amaçlasa da esas olan ortaya konulan ortak hedef için katlanılan maliyet karşılaştırmasıdır. Hiçbir askeri ittifakta bir ortağın harekat süresince havadan attığı bomba sayısı ile diğer ortağın katlandığı insan zayiatı sayısı karşılaştırılmaz. Yerel aktörlerin stratejik hedeflerine ulaşmak için katlandıkları insan zayiatı ile dışarıdan taktiksel katkı sunarak sahada kalmaya çalışan dış aktörlerin katlandığı insan zayiatı karşılaştırıldığında rasyonel bir ortaklık ilişkisinin olup olmadığı anlaşılabilir.
Türkiye’nin Suriye’deki stratejisi ortağını eğitip, donattıktan sonra onu savaştırmak değil, onunla birlikte savaşmaktır. Bu yaparken de, Türkiye meşru ve doğru aktörle çalışmayı tercih ederek, aktörün ideolojisini ve karakterini değiştirmemeye önemsedi. Yerel aktörlerin, Suriye Ordusundan gelen nizami ordu anlayışı bu unsurların tabi tutuldukları eğit-donat programıyla kapasitelerini arttırmalarını da kolaylaştırdı. Diğer taraftan, tehditler ve maksatların ortaklaşması da birlikte savaşmayı mümkün hale getirdi.
[1] Christopher M. Blanchard, Amy Belasco, “Train and Equip Program for Syria:Authorities, Funding, and Issues for Congress”, June 9, 2015, http://www.dtic.mil/dtic/tr/fulltext/u2/a622754.pdf
[2] Suriye’de bir ABD askeri öldü, 26 Mayıs 2017, https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201705261028626046-suriye-abd-asker-oldu/